6 KASIM 1985 DIŞKAPI ANKARA RÜŞVET VE İRTİKAP

Çarşamba günleri karnesiz risk grubunda olanlar muayene ediliyordu bunlar daha çok ahlak polisinin müdahalesi ile toparlanan bir kısmı 3. cinsten  kesimdi. Aslında diğer günlerde de muayeneye getiriliyorlardı. Fakat daha çok çarşamba günleri onlara ayrılmıştı. Ayrıca çarşamba günü frengili olup da başlangıç tedavisini tamamlayıp üç ayda bir 6 ayda bir 12 ayda bir devamlı takip ve kontrol için kan aldığımız gündü. O gün gelenlerle de tek tek ilgilenip gerek AIDS gerek diğer zührevi hastalıklarla ilgili bilgiler verdikten sonra onlardan almış olduğumuz mikrobik sürüntü örneği preparatları inceledim. Çok garip bir şekilde preparatları mikroskop ile inceledikten sonra vardığım sonuç tamamının hasta olmadığını gösterdi. Ortalıkta bol miktarda bel soğukluğu hastası var iken hastalığın kaynağı olarak düşündüğümüz risk grubunda hastalık çıkmıyordu. Muayeneler bittikten sonra sonuçları tekrar kontrol edip temiz raporlarını verdim. Raporlarını verirken AIDS ile ilgili tedbirleri anlattım. Bilhassa 3. cins ilgilendi. Bunlar eğitim düzeyi olarak diğerlerinden bir hayli ilerideydi. Onlara hastanenin zührevi hastalıklarla ilgili verdiği hizmetin bedava olduğunu her zaman gelebileceklerini, akıllarına gelen her türlü kaygıları ile ilgili bilgi verebileceğimi söyledim. İllaki polisin yakalamasını beklemeyin; hasta olduğunuza dair herhangi bir şüphe duyarsanız muhakkak gelip muayene ve tedavi olun diye tembihledim. Polis onları alıp götürdü. Daha sonra kontrol için gelen kayıtlı frengili hastaların periyodik takibini düzenledim. Onlara da benzer bilgileri verip, bir sonraki müracaat tarihlerini defterlerine yazdım. Bu işler bütün günümü almıştı. Nihayet hekimlik yapmaya başlamıştım. Ahlak polisi hastaneye getirdiği grup içinde hasta çıkan olursa, onları hastanede bırakıp diğerlerini emniyetteki işlemlerinden sonra serbest bırakıyordu. Mesai bitimine yarım saat kala genç bir kadın odama gelip benimle görüşmek istediğini söyledi. Kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda bunun öğleden önce ahlak polisinin getirdiği grup içindeki kadınlardan biri olduğunu fark ettim. Siz bana temiz raporu verdiniz fakat ben hastayım dedi. Bu telekız üniversite öğrencisiydi. Yakalanmasaydım kendim gelecektim zaten diye ekledi. Şaşırdım. Hastaneye yolu düşenler ne yapar eder sağlam raporu almaya çalışırdı. Bu tam tersini, yani normal olanı yapıyordu. Ayrıca siz hastanenin bedava hizmet verdiğini söylediniz ama bizden aşağı katta muayene parası aldılar diye ilave etti. Hastaya şikayetlerini sorup uzun uzadıya dinledim. Ona inanmıştım. Tedavisini ayarladım. Ancak hastaneye yatıramadım.Temiz olduğunu gösteren belgede benim imzam vardı. Prosedüre göre yatırmam mümkün değildi. Ama tedavisini en ayrıntılı bir şekilde tarif edip reçetesini verdim ve sonra da yine bir çarşamba günü kontrole gelmesini söyledim. Kimseye para  verme mecburiyetinin olmadığını yineledim. Böyle arkadaşları var ise onlara da hastanemizi tavsiye etmesini rica ettim. Hiç ücret ödemeden tedavi almaktan memnundu. Daha önce geldin mi dedim. Sonuncusu 1 yıl önce olmak üzere iki kez daha gelmişti. Her seferinde ve herkesten para alıyorlarmış. Hastanede bir düzineden fazla personel var. Zaten direkt alınmamış. Hepsi kendi aralarında toplamış bir eşcinsel ile teslim etmişler. Hep böyle olurmuş. Onu bana gönderebilir misin dedim. Eşcinseller kendi arkadaş grubunu tanırlar, devamlı temas halindedirler. Ama biz tek çalışırız. Bize iş ayarlayanlarlada daha çok telefon ile bağlantı kurarız. Nadiren görüşürüz dedi. Teşekkür edip gitti. Haftalar sonra, bu hastanede yanlış giden şeylerle ilgili şüphelerim ilk defa minik de olsa bir cevap bulmuştu. Burada herşey yanlıştı. Hiçbir zaman tam olarak kanıtlanmamış da olsa burada rüşvet ve irtikap vardı. Rüşvet ve irtikap nadiren kanıtlanırdı. Hele rüşvetin kanıtlanması imkansız gibi bir şeydi. Çünkü iki tarafta suçluydu. İki tarafında ceza alması gerekirdi. Kanun böyleydi. O yüzden alan aldım demezdi. Veren verdim demezdi. Tüm dünyadaki bu salgın hastalık tedavi edilemez suçlular istisnası dışında yakalanamazdı. Göreve başlayan tertemiz insanlar da bir süre sonra bu çarkın içine girip sisteminin bir parçası oluyordu. Rüşvet ve irtikap dünyanın bir parçası ve çok önemli bir gerçeği idi. Kazara yakalananlar minik çapta cezalandırılır, tüm cephelere yayılmaz, lokal aksaklık olarak görülüp lokal çözümlerle büyümeden tedavisinin üstü örtbas edilirdi. Hiç kimsenin eli, rüşvetin üzerine son noktaya gidecek kadar temiz değildi. Yakın tarihimizde, Engin Civan, Selim edes, İsmail Hakkı Özdağlar, Ergun Göknel, Dünya çapındaki Lockheed vs davaları hatırlardadır. Dünyada hüküm süren rüşvet ve irtikap hastalığını hiç kimse önleyemez. İşte menfaat ve onun tetikçisi para böylesine bir güçtür. Büyük Mimar, istediği kadar, "Ben rüşveti alanı vereni görüp de engel olmayanı lanetliyorum. Çünkü rüşvet haksızı haklı, haklıyı haksız çıkarır" desin.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

27 MAYIS CUMA 1960 BORNOVA İZMİR - İLK DARBE

EYLÜL 1965 ALSANCAK İZMİR - LİSE GİRİŞ SINAVI

11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS