Kayıtlar

Nisan, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

9 TEMMUZ 1961 BORNOVA İZMİR - REFERANDUM

1960-1961 öğretim yılında ilkokul 4. sınıftaydım. Kütüphane kolu olduktan sonra, yakalamış olduğum şansı iyi değerlendirip,hem genel kültürümü arttırmış hem de derslerime daha iyi çalışma imkanı bulup, yıl sonunda çok iyi bir karne ile 5 sınıfa geçmiştim. Havalar ısındı ve ovadaki bahçemize taşındık. Okullar kapanıncaya kadar olan zaman içinde, her zaman olduğu gibi ovadaki işler ve dersler arasında mekik dokuyup, okul kapanınca bahçedeki işlerle başbaşa kaldım. Temmuz başında referandum var diyorlardı. Bu kelime ile ilk kez karşılaşıyordum. Daha sonra da karşılaşacağımı o gün bilmiyordum. Baştaki büyükler,  öngörmüş oldukları değişimi, halka sunuyor, kabul edilirse yeni bir dönem başlıyordu. Ovadaki bahçede oturan çiftçi ailelerini tek tek dolaşan görevliler kayıtları yaptı. Daha sonra Rey kullanma kağıtlarını dağıttı. Şimdilerdeki oy kullanma sözü yerine rey kullanma sözü kullanılıyordu. Ablam Sivas'ta görevliydi. Ama rey kullanmamış. Yaşı tutmuyordu. Seçime katılabilmek için 22

ARALIK 1967 ALSANCAK İZMİR GAYYUR HAYDAROĞLU, SURURİ BAYAR VE MÜFETTİŞ

Ramazan'ın ilk haftasıydı. 3 fen D lağvedilmekten kurtulmuş yoluna devam ediyordu. O yıl yeni bir not sistemi uygulanmış ancak tutmadığı için 2. dönem kaldırılmıştı. Notlar, önceden olduğu gibi 10 üzerinden değil 100 üzerinden değerlendiriliyordu. Bugün, hiç aklımda yok iken Kemeraltı'na indim. Kalabalığın içinde 10 adım ötede, züccaciye dükkanının önünde, elinde telefonla Hamit Hamit diye konuşan, ben yaşta bir adama rastladım. O da beni gördü. Bir taraftan da konuşmasına devam ediyor. Gülümsemesinden beni tanıdığını anladım. Bu Hamit, Hamit Şentürk Olmasın dedim. Hafif bir tebessümle onayladı. Bak Yanımda Yaşar var dedi. Hamit hangi Yaşar dedi. Nasıl olduysa telefonu elimde buldum. Hamit Şentürk edebiyat bölümünde okumuştu. Onunla sonradan Vakıf faaliyetlerinde beraber olmuştuk. Yıllarca süren Vakıf çalışmalarımız sırasında da birbirimizi daha iyi tanımış ve sevmiştik. Kemeraltı'nda Kundura malzemeleri işi yapıyordu. Abisi ile beraber çalışıyordu. Son zamanlarda abisini g

ŞUBAT 1986 DIŞKAPI ANKARA TAZE KAN YENİ HEMŞİRELER

Yılbaşında, Sıhhiye'deki Belediye Hastanesi'nden geçici görevle gelip, bir ay süresini tamamladıktan sonra geri dönen hemşirelerin yerine, Şubat başında Suzan ve Ayşe hemşire hanımlar göreve başladı. Mecburi hizmetim bitinceye kadar, bu şekilde Belediye Hastanesi'nin bütün hemşireleri ile çalışma şansım oldu. Buradaki çürümeye müsait ortam, daha uzun süreli görevleri kaldırmazdı. Hepsi görevlerini layıkıyla yapıp, bu ortamdaki çamurun üzerlerine sıçramasına izin vermediler. Ancak, diğer personel eskinin devamıydı. Değişmeleri gerekiyordu. Başhekim vekili dahil hepsi. Ama böyle bir yetkim yoktu. Şubatın ilk haftasında rutin işlerimizde herhangi bir aksama olmadı. Fakat 2. hafta başı ahlak polisinin yakalayıp getirdiği, 10 kişilik bir gruptan 3 tanesinde zührevi hastalık çıktı. Tedavi için hastaneye yatırdım. Bir tanesi çok sorun çıkardı. Yatmam diye tutturdu. Neyine güveniyorduda, yasaya karşı çıkıyordu. Fazla gecikmeden sebep ortaya çıktı. Hastanenin telefonu susmuyordu. De

25 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR. - 3 FEN D SINIFI FOTOĞRAFI

Atatürk Lisesi son sınıftayken, çekilmiş olduğumuz sınıf fotoğrafını, dağıtım yapılan günü ıskaladığım için alamamıştım.Bugüne kadar hep o fotoğrafın peşinde idim. Fakat nasip olmadı. İki gün önce eşimin telefonuna WhatsApp'tan bir resim geldi. Baktığımda bir de ne göreyim. Sınıf arkadaşım, Ahmet Gürel kardeşim, gökte aradığım resmi telefonun ekranına kondurmuş bile. Çok mutlu oldum. Hatta yeni öğrenmiş olduğum, Emoji coşkusunu işin içine katıp, sululuk raddesinde teşekkürlerimi sundum. Resme bakmaktan blok yazamıyorum. Hepsi gözümün önüne geldi. Bir dönem siyasete de atılan ve milletvekili olan Gürbüz Şakranlı. Hiç karşılaşmadığımız listesinden Katır Hasan, Sinek Cüneyt, Engin Kuram. Şerafettin, onun ekürisi Gayyur Haydaroğlu, Halil Hilmi Akman Ali Gümrükçüoğlu ekürisi, zarif renkli gözlükleri ile Safter Meriçli, Metin Ömüriş, neden Ursula dediklerini bilemediğim Ekrem Er, sınıfın en göbeklisi ve irisi olmasına rağmen okul futbol takımında oynayan ve harika maçlar çıkaran Naci kar

OCAK 1986 DIŞKAPI ANKARA EMEĞİN KARŞILIĞI

Uzmanlık sonrası mecburi hizmetimin 4 ayını tamamlamıştım. Bu laçka sağlık kurumu nasıl değişecek derken ve değişeceğini de hiç düşünmezken yılbaşının hemen sonrasında, 2 ocak 1986 Perşembe günü her zamanki saatimde hastaneye geldim. Sağlıkçı personel yani laboratuvar ve hemşire grubu gelmedi. Muayeneye gelen kadınlar salonu doldurmuştu. Ne oluyoruz derken, Sıhhiye'deki belediye Hastanesi'nden iki hemşirenin odamda oturup beni beklediğini gördüm. Selamlaştık , hayırdır dedim. Nuran ve Perihan hemşireler bir ay süreyle benimle çalışmak üzere görevlendirilmişlerdi. Başladığım günden beri, hastanedeki değişim israrımın bulduğu ilk karşılıktı. Başhekim vekili, vekil olalı beri ilk defa olumlu bir işe imza atmıştı. Sözünü tutup, yeni hemşire getirtmişti ve her ay yeni hemşire arkadaşlarımız, dönüşümlü olarak burada görev yapacaklardı. Böylece, bu hastanede yıllardır süregelen aşınmışlık bir noktada aşılmıştı. Bu değişim, genelevde hemen yankı buldu. Artık eskinin geri gelmeyeceğini

23 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - BİR DEMET MAKBUZ

1956 yılının sonbaharında, havaların soğuması ile, ovadaki bahçemizden, Bornova merkezdeki bir buçuk asrı devirmiş, altyapısız, bakımsız yeni evimize taşındık. Ergene Mahallesi, Bilgi Sokak No 12 yeni adresimizdi. Yavaş yavaş alışacaktık. Yer sofrasında yemek yiyorduk. Zaten bizde, masa düzenine hiç geçilmedi. İlk akşam yemeğiydi. Babam yemeği yarım bırakıp kalktı. Dişi kırılmıştı. Bu kemik metal karışımı garip bir şeydi. Altın kaplama dişmiş. Ondan sonra, insanların ağızlarına bakmaya ve dikkatlice izlemeye başladım. Ne kadar çok insanda bu sarı metal dişlerden vardı. Ve bu insanlar, gülsün gülmesin sırıtır görünüm veriyordu. Altın değerli bir metal. Dolayısıyla, o zaman için kayıp dişlerin yerine yapılan protezler pahalıya mal oluyordu. Zannediyorum,daha sonra kaybettiği diğer altın dişleri ile beraber, tamamını satmıştı. Nazi Almanyasında, ölen ve büyük kısmı da öldürülen yahudilerin dişleri de eritilip dünya altın rezervine eklenmişti. Bugün kimlere süs eşyası olmuştur bilmiyoruz.

22 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - CEP TELEFONU

Şu an, Blog denen ve sanal günlük anlamına gelen ve de benimle ilk günden beri kıyasıya boğuşan bu amansız rakip ile mücadele mi sürdürmekteyim. Lütfen işbirliği kelimesini bilerek kullanmadığıma dikkat ediniz. 1985 yılının sonbaharında evimize aldığımız telefon bizim ilkimizdi. Oğlum, İstanbul'a yüksek lisans eğitimi için gittiğinde, onunla irtibatı sağlayabilmek için hem eşim hem oğlum birer cep telefonu edindi. 4 yıldır, şu an elimde tutup blok yazmaya çalıştığım Smart basamağına gelinmiş oldu. Bunların hiçbirini kullanmadım. Yani konuşmak için. Aralarda zorunlu olarak, beni arayanlara cevap verdiğim oldu. Bunu yaparken de, yanlış yere basmak sureti ile yüze telefon kapanma gibi nahoş ofsayt pozisyonları da yaşadım. Yani alışmadık elde telefon kolay durmuyor. Başlarda yazmış olduğum birkaç yazı zemininde sarı renkler vardı. Ne yaptımsa düzeltemedim. Geçende oğlum eline aldı. Şöyle bir baktı. Birkaç tuşa dokundu.  Zemindeki, gözümü tırmalayan sarılar saniyesinde kayboldu. Nasıl y

19 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - YARIM ASIRLIK FOTOĞRAFIN PEŞİNDE

Levent Ünsal kardeşimin çok güzel söylediği ve terminolojik olarak benim aklıma gelmeyen en uygun kelimeyi hatırıma getirdiği için ona teşekkür ederim.Hepimizin yaptığı gibi bazı olayları O gün, o saniye çözemeyebiliyoruz, daha doğrusu anlayamıyabiliyoruz. Sonra ne yapıyoruz? Arama motorunu çalıştırıyoruz. Benim gibi cep telefonu internet vesaire gibi teknolojik devrime uzak kalmış kişilerin hemencecik bulabileceği bir kelime değil. Ama yeni nesil bunu ezbere biliyodur. O kadar çok başvurduğum bir işlemin, şimdilerde ki adını öğrendiğime memnunum. 3 fen D sınıfının havasını solumuş kardeşlerimden rica ediyorum. Yarım asırdır arama motorunda kayıtlı ve bekle ikonu ile karakteristik bu Sezai Dede ya da Zekai Dede ya da her ikisi değilsede, her neyse, sınıfımıza aylarca sonra gelip, birkaç hafta gül yüzünü gösterip, sonra da kaybolan bu kardeşimiz kimdi? Daha sonraki yazılarımda da anlatacağım gibi, 70 lik ömrümün hatırladığım kadarki kısmına o kadar çok arama motoru işlemi sığdırdım ki i

18 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - 3 - FEN D ' NİN KAYIP YILDIZI

Atatürk Lisesi 3 fen D sınıfına savrulduğumda, tam bir sudan çıkmış balıktım. 2 fen B şubesinde beraber okuduğum arkadaşlarım, çoğunlukla 3 Fen C, biraz biraz da A ve B şubelerine devam ediyordu. Bu sınıf her gün yeni bir keşif yapabileceğiniz rengarenk insan manzaralarını bünyesinde toplamıştı.Tahsil hayatım boyunca, toplam kalitesi bu kadar yüksek bir sınıfta okumamıştım. İlkbahara doğru hepsini şahsen  ve ismen tanımıştım. Ama pek azını derinlemesine tanıma şansım oldu. 2. Bölge DSİ de Müdürlükte yapan Mühendis Ahmet Alpaslan'ı Bornova'dan tanıyordum. Annesi Nebahat hanım benim İngilizce öğretmenimdi. Böyle bir evlat yetiştirdiği için ne kadar övünse yeridir. Ölmüş olması çok muhtemel. Dolayısıyla gıyabında gani gani rahmet diliyorum. Diğer Bornovalı, uzun Mazhar ile şahsen tanışmamıştım. Çoğunlukla aynı otobüste gidip gelirken gözüme takılmıştı. Bornova Tren istasyonuna yakın bir yerde oturuyordu. Zaten göze takılmayacak gibi değildi. Sarı saçları ve 2 metrelik boyuyla heme

17 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - YAŞAR ' LARI ANARKEN

Benim jenerasyonumun civarındakilerde Yaşar ismine sık rastlanır. Genelde erkek, nadiren de kız ismidir. Anlamından da kolayca çıkarılabileceği gibi daha çok temenni ve dilektir. Sağlık hizmetinin neredeyse olmadığı o günlerde, insanların ilk başvurdukları çaredir. Benim kulağıma okunan isim Mustafa iken ağır hastalandığım esnada babamın beni hayatta tutmak için bulduğu çaredir. Kulağıma ikinci defa ezan eşliğinde okumuş olduğu bu isim, görüldüğü üzere zannedildiğinden daha çok işe yaramıştır. Buraya nereden geldiğimi unutmadan devam edeyim. Dün gece, çok sevdiğim davudi sesli yani bariton TSM sanatçısı Yaşar Özel vefat etti. Uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Onu dinlemiş ve sevmemiş müziksever hemen hemen yoktur. Nur içinde yatsın. Türkiye dışında da sevilirdi. Türk sanat müziğinin meditasyon olarak kullanıldığı psikiyatri kliniklerinin yoğun olduğu Amerika Birleşik Devletleri'nde de birçok konser vermişti. Avrupa'da da öyle. 85 yaşında kaybettiğimiz bu değer, efendiliği ile

24 ŞUBAT CUMA 1961 BORNOVA İZMİR - ALİ RAMAZAN'IN 19 GÜNLÜK YAŞAM SÜRECİ

Kütüphane kolu görevini teslim aldıktan sonra, çalışma odam haline getirmiş olduğum kütüphanede günlerimi mutluluk içinde dolu dolu yaşıyordum. Kütüphaneyi akşam kapatıp eve gittiğimde, evi terk etmekte olan, bugüne kadar hiç tanımadığım, o yüzden de bizim sokakta oturmadığını bildiğim bir hanım allahaısmarladık deyip evimizden çıktı. Mahallemizin ebesi Fatma Hanımmış. Bunlar, konusunda eğitim almamış doğum yaptırabilen tecrübeli, alaylı ebelerdi. Ailemizin İlk 8 çocuğunu Mahalle ebeleri doğurtmuştu. Sadece 9. kardeşimizin doğumunu diplomalı bir ebe yaptırmıştı. Zaten o da ablamdı. Annemin bebekleri kolay doğuyor, maalesef çoğu aynı kolaylıkla ölüyordu. Odun sobası ile ısıtmaya çalıştığımız, her yanından hava alan, 19. yüzyılın ilk yıllarında inşa edilmiş bu eski ev yeni doğan bir bebek için ideal mekan sayılmazdı. Suyu, elektriği,kanalizasyonu yoktu. Okul dönüş saatlerinde güneş çoktan batmış oluyordu. Batı tarafındaki küçük penceresinden kısa bir süre gün ışığı sızdıran bu oda akşaml

EKİM 1960 BORNOVA İZMİR - 9 EYLÜL İLKOKULU KÜTÜPHANESİ

Ablam, küçük ablamı da yanına alıp, Sivas'ın köylerinde ebe hemşire olarak göreve başladıktan sonra, ovada bahçemizdeki işler 6 yaşındaki kız kardeşim ve benim üzerime kalmıştı. Bir yandan ilkokul 4. Sınıfa başlamıştım. Sabahçıydım. ovadaki işler için sadece öğleden sonra vaktim oluyordu. O yıl incir ve zeytin rekoltesi yüksekti. İncirleri güneş batmadan önce toplayıp tekrar Bornova'ya kabzımal hanına götürüp geri döndükten sonra ders çalışmaya imkan bulabiliyordum. 5 numara lambanın ışığında dersleri bitirip, yorgunluktan baygın halde yatağa serildikten sonra ertesi gün erkenden kalkıp tekrar aynı tempoda devam etmek çok yorucuydu. Soğuklar bastırıp, Bornova merkezdeki minik evimize gelinceye kadar bu böyle devam edecekti. Ama tempo hafiflemeyecek, şu anki Mevlana mahallesinde ve Tekstil fakültesinin arkasına tekabül eden, elimizde kalan son küçük zeytinlikteki 13 ağacın zeytin hasadı öğleden sonraki vaktimi almaya devam edecekti. 4.sınıfta dersler oldukça biçim değiştirmişt

EYLÜL 1960 SİVAS SUŞEHRİ AĞVANİS AŞAĞIBARU

Ablam tayin yerine gider gitmez bize mektup yazıp görevine başladığını bildirdi. İlk günden başlayan İzmir özlemini, boş kaldığı her zamanı mektup yazarak bastırıyordu. Ne kadar meşakkatli bir yolculuk yaptığını en ince ayrıntısına kadar yazmış. O günkü koşullarda Sivas'a iki buçuk saat mesafede Erzincan, Refahiye sınırına yakın Ağvanis Nahiyesi'ne bağlı merkezköyler olan Aşağı Baru, Yukarı Baru, Canköy, Çobanlı, Karnus, Tümeker  ve Ürüskü köylerine sağlık hizmeti verecekti. Nahiye'ye 4 kilometre mesafedeki en yakın köy olan Aşağı Baru'da oturması önerilmiş. Oranın zenginceleri bir süreliğine ablam ve küçük ablama evlerini sırayla açmışlar. Zira kiralık ev yokmuş. Orada oturabilseymiş rahat edecekmiş. Çünkü köyden, 1 saatten az sürede Nahiye'ye ulaşılabilir oluşu ihtiyaçların tedarikine imkan veriyormuş. Köylerde fırın yok. Herkes, kendi ekmeğini kendi ocağında, kendi fırınında, yazın pişirip kışın yiyor. Ablam yufka ekmeğine alışık değil. Epey zorlanmış. Küçük abla

11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS

Abla viyola, ağabey viyolonsel, küçük kız kardeş keman ile birlikte bir aile olarak görülen yaylı sazlar, klâsik müziğin olmazsa olmazıdır. Bu perdesiz çalgı aletleri ustasına düşmezse çığlık çığlığa ağlar. En ustalarına virtüöz diyoruz. Virtüöz deyince de aklımıza öncelikle aynı çağda yaşadığımız, polio virüsünün ayaklarını aldığı fakat canını bize bağışladığı İtzhak Perlman gelir. Sanatseverler onu daha çok Schindler'in Listesi filmindeki keman sololarıyla hatırlar. Ülkemizden yetişmiş çok değerli keman virtüözlerimiz var. Hele bir tanesi var ki,vermiş olduğu sayısız konserler ile ayakta alkışlanmış, ülkemizi onurlandırmıştır. Akranı Suna Kan'ı da unutmamak gerekir. 4 yaşındayken keman çalmaya başlayan 1934 doğumlu Ayla Erduran bugün 85 yaşında. Babası Ordinaryus Profesör Doktor Behçet Sabit Erduran, Çanakkale Savaşı'na katılıp Yaralı  Mehmetçikleri tedavi etmiş. Sonrasında Almanya'da üroloji ihtisası yaparak, İstanbul Tıp Fakültesinde 50'li yılların ortalarına ka

10 NİSAN 1971 BORNOVA İZMİR - NİŞAN

Tam 48 yıl önce,12 Mart'ın üzerinden Henüz 1 ay geçmemişken böyle bir yağmurlu Nisan günü eşimle nişanlanmıştık. Cumartesi günüydü. O zamanlar cumartesi günleri tatil değildi. Öğleden önce okullarımıza gitmiş, öğleden sonra da hazırlık için koşuşturmuştuk. Nişan, eşimin doğmuş olduğu eski adı ile Bay Sokak No 32 deki evlerinde yapılacaktı. Bu ev, bugün hala daha harabe halinde ayaktadır. Bu müstakil ev, Bornova'dan Yunanistan'a göç eden bir Rum ailenindi. Hatta bu aile 50 li yıllarda Yunanistan'dan eski evlerini ziyarete gelmişler. Küçük, sevimli, bahçesinde mutfak ve bir de müştemilat vardı. Oraya salondan çıkılıyordu. Nişan için salon ve ona açılan misafir odası kullanılacaktı. Havalar henüz ısınmadığı için bahçeyi kullanamayacaktık. İkram pastasını bir önceki gün Sevinç Pastanesi'ne ısmarlamıştık. Müstakbel Nişanlım Babası ve ben gidip pastaları aldık. Nişan elbisesini, eşimin baba tarafından bir akrabası Mücehet Hanım dikti. İzmir'de çok bilinen profesyonel

HAZİRAN 1960 BORNOVA İZMİR - CANDAN ABLAMIN VEDASI

Okullar kapanmıştı. Sınavların yazılı ve test usulü ile yapılması sonucu başarılı bir öğretim yılı geçirip 4. sınıfa geçmiştim. Bütün sene ders çalıştırmış olduğum, küçük ablam da ilkokuldaki 1'inci sınıfta 5 yılını doldurup nihayet 2.ınıfa geçmeyi başarmıştı. Okula birlikte başlamış olduğu akranları, o yıl ilkokulu bitirip ortaokula başladı. Büyük ablam da geçen yıl başlamış olduğu hızlandırılmış bir yıl süreli ebe hemşirelik eğitimini tamamlayıp diplomasını aldı. Annemde aramızdaydı ve 8. kardeşimize hamileydi. Ablamın mecburi hizmeti vardı. Kura çekip tayin olduğu yere gitmesi gerekiyordu. Yani bu birlikte geçirdiğimiz son yaz mevsimiydi. Birkaç hafta sonra kurasını çekti. Görev yeri Sivas Suşehri ilçesinin Ağvanis nahiyesine bağlı 5 köyden oluşan bir grup ebeliğiydi. Diplomasını alır almaz boş oturmamak için o yıllarda İzmir'deki ilklerden bir özel hastanede yoğun bakım hemşiresi olarak çalışmıştı. Bir hafta sonu beni de beraberinde götürdü. Tansiyon, nabız ölçümü, ateş kon

ARALIK 1959 DOKUZ EYLÜL İLKOKULU BORNOVA İZMİR - EVLATLIK

 Sınavların test usulü olarak yapılmasından sonra iyice rahatlamıştım. Hiç değilse okul yaşantımda huzurum vardı. Hatta arada bir parmak kaldırıp derse katıldığımda oluyordu.  Gerçi konuşma güçlüğümü henüz aşamamıştım ama kısa cümlelerle derdimi anlatabiliyordum. Sınıf o gün atasözleri ile ilgili olarak fikirlerini paylaşacaktı. Öğretmen en bilinen atasözlerini, yazısı güzel olan bir arkadaşımızı görevlendirip tahtaya yazdırdı. Sırayla herkes oturduğu yerden tahtadaki atasözlerini okuyacaktı. Herkes sırayla okuyordu. Okuduktan sonra, öğretmenimiz öğrenciye Bu sözle ilgili eklemek istediği bir şey var mı diye soruyordu. Herkes bir şeyler söylüyordu. Son olarak da bu söze katılır mısın sorusunun cevabı veriliyordu. Herkes sıra ile evet dedi. Sıra bana gelmişti. Beni ısırmayan yılan bin yıl yaşasın sözünü okudum. Başka bir şey söylemeyip durdum. Öğretmen katılıyor musun diye sordu? Hayır dedim! Sessizlik oldu. Öğretmen sınıfa dönüp ya siz de di. Onlar, atasözünün yanlış olduğunu düşünmüyo

5 NİSAN 2019 KOCAELİ AYDINLAR OCAĞI HAKKINDA BAYRAKLI İZMİR

Bayraklı çarşısında, görme engelliler için sarı kabarık şeritlerde yürüyen bir kardeşimizin önünde, 15 - 18 yaş grubundan gençler kendi aralarında, her ne akla hizmetse futbol oynuyor daha doğrusu ayaklarında topu gezdiriyorlardı. Orada oynamaları en hafif tabirle İroni idi. Hiç bir gencimize duyarsız lafını layık görmediğim için bunu söyledim. Yeniyetmeler farkında değildi. Esnaf kendi işinde gücünde. Görme engelli genç gelmeye devam ediyor. Aramızda 30 metre falan var. 5 yıl önce yaşım 64 . Beyaz bastonlu kardeşimize çarptı çarpacaklar. Birden karar verip, yapıp yapamayacağımı bilemeden depara kalktım. Allah kanat mı taktı ne? Ben çocuğa kalkan olduğumda, topa kafa atmaya çalışan çocuklardan biri omuzuma çıktı. Çarpışmaya hazır olduğum ve çocuk da fazla kilolu olmadığı için sadece sendeledim. Futbol yıldızı delikanlı bana ters ters bakıp ayak altında dolaştığım için beni azarladı. Sinirlerime hakim olup cevap vermedim. Engelli kardeşimden izin isteyip koluna girdim. Çocuk beni bilmiy

4 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - ÇOCUK FELCİ

- Franklin Delano Roosevelt, İzak Perlman, Francis Ford Coppola, Arthur C. Clarke, Donald Sutherland, Edip Akbayram, Birol Özgür, Dr Mustafa Bilgiç ........ve Jonas Edward Salk, Albert Bruce Sabin. Kader onların alın yazılarını aynı sayfada birleştirmişti. Son 4 isim dışındakileri, hemen hemen herkes tanıyor. Birol Özgür, dermatoloji ihtisasımı yaparken  sağlık danışmanlıklarını yaptığım İzmir özürlüler yüzme takımının elemanlarından biri. Bu takım Türkiye özürlüler yüzme yarışlarında madalyaların neredeyse tamamını topluyordu. Hastanede, nöbetçi olmadığım zamanlarda antrenmanlarına katılıp birlikte yüzerdim. Onlar benden sağlıkları ile ilgili bilgi alırken, Ben de onlardan yüzme tekniği öğrendim. 30'lu yaşlarımı sürerken, onlar 15-25 yaş arasında idiler. Bazen yarışırdık. Benim, sapsağlam 2 kol ve bacağıma karşı, onların eksik uzuvlarına rağmen, bir kere bile olsun yarış kazanamadım. Çok ciddi çalıştığım için, Ankara'ya sürgüne gittiğim 1985 yılına doğru yediğim farkı azaltmay

2 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AMBİDEXTER

 Her iki elini aynı mükemmellikle kullanabilme yeteneğine ambidexter ismi veriliyor. İnsanların yüzde doksanı sağ elini kullanıyor. Geri kalanı sol el. Bizim ailenin en küçüğü, yani 9.uncusu, hayattakilerin üçüncüsü sol elini kullanarak bu oranı doğruladı. Onuncu olsaydı, bu hesaba göre kesin sağlak olacaktı. Ama hem ablası hem ebesi olan büyük ablam, mesleğini işin içine katıp onun sonuncu olmasını Allah'a şükür sağladı. Daha önce 9 doğum yapan ve şundan, bundan, kulaktan edindiği bilgiler ile o zamanlarda bakkallarda dahi satılan kinin hapından birkaç kutu içerek düşürdüğü , 10 fetüs ilavesi ile doğurganlık kariyerini 19 adet hamilelikle noktalıyacaktı. Bir Şizofrenin hiç yapmaması gereken hamilelik olayını 19 kez yaşamış oluyordu. Belki de bu, şizofrenler arası bir dünya rekoruydu. Ne kötü bir rekor! İnsanların çoğunun, beyin yarım kürelerinden soldaki daha çok gelişmiş oluyor. Bunlar sağ elini kullanır. Solaklarda da tam tersidir. Her ikisi de çok gelişmiş ise o insan ambidexte

1 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - BANDONEON

1800'lü yıllarda Avrupa'dan Güney Amerika'ya göç dalgasıyla gelenler yaşam tarzlarını ve kültürlerini de beraberinde getirmişti. Bütün göçmenlerin ortak bir kaderi vardı. Dağ gibi ümitleri çoklukla batağa saplanırdı. Bandoneon da Arjantin'e onlarla birlikte gelmişti. 3000 civarında parçadan oluşan, akordiyonla karıştırılan Alman kökenli bir enstrümandır. O çağlarda, genelevden çıktığı için, elit kesimin alt kültür olarak gördüğü ve ayıp, günah, yasak kabul ettiği Tangoya ruh vermiştir. Paris sosyetesinin olağanüstü ilgi gösterdiği bu dans Arjantin elitlerini de hizaya getirdi. O zamandan bugüne Tango fırtınası hiç dinmemiş, hızlanarak devam etmiştir. Kırmızı ve siyah kostüm giyer. Hayatın resmini çizerken, ölümün türküsünü söyler. Subay olduğu 1930'lu yıllarda, İstanbul'da kursuna giderek Tango öğrenen babamın, bunu anneme de öğreterek çevresine gösteriş yaptıklarını duyardım. Ama tangoyu görsel olarak ilk kez Marmaris Lidya Otel de gördüm. 9. ulusal dermatoloji