Kayıtlar

Şubat, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

MİRAS VE LANET

Kainatın akıl taşıyan tek canlısı insan, en fazla 1 asır yaşayarak ölür. Gözü arkada gitmeyen yoktur. Öyle olmasaydı, ölüm korkusu diye bir şey olmazdı. Bu korkuyu aşan kaç insan vardır bilemem. Diyen vardır, ancak beyninin içinde değiliz ki. Gözü arkada terk-i diyar edenler, tahrip gücü çok yüksek bir bombanın pimini de çekerek aramızdan ayrılır. Tek veliaht bırakmışsa bir infilak sesi duyulmaz. Bu pek nadirdir. Çocuksuz ve akrabasız insan nerede? Ölümün üzüntüsü üzerine konsantre olan sevenleri, üzüntülerine ve acılarına odaklanmışken onları bekleyen bir gerçek ve bir trajedi birlikte dans etmeye başlar. Dansa eşlik eden orkestra elemanları kral öldü yaşasın kral bestesini çalmaktadır. Çünkü dünya dönmektedir. İstesek de istemesek de hayat devam etmektedir. En yoğun acı bile, karnımızda çalan açlık zillerinin sesini dinlediğimizde,%100 den % 99 a inmiştir bile. 15 Ağustos 2000 tarihinde, ablam hayattaki tek varlığını yani biricik oğlunu, ikindi vakti sakin bir Çeşmealtı koyunda, gözü

SÖZLER BEYNİN AYNASIDIR

Her fırsatta bir şeyler okurdum. Belirli bir mecraya sıkışıp kalmadım. Zaten beyin, neyi öğrenmek istediği konusunda çok bencil. Sizi o yöne doğru zorla itekliyor. 9 yaşında yaşamış olduğum travmadan sonra, ileride ne olacağım sorusunun cevabını, rüzgarın sürüklediği dalgaların insiyatifine bağlayıp, ipinden kurtulmuş bir sandal gibi talihin akışına bırakmıştım. Akışa bırakmadığım tek şey, yörüngemde ilerlerken öğrenebildiğim her çeşit bilgiyi kapasitem dahilinde kendime maletmekti. İki göz ve bir beyin. Bu amaç için yeterlidir. Yeri geldikçe, bu blogda edindiğim bilgileri sizinle paylaşıyorum. Anıları kaleme alırken, çok kontrollü gitmek zorundayım. Çünkü çoğu özel. O da işimi zorlaştırıyor. Geyik muhabbetinden farklı olmak zorundayım. Bazan, canınızı sıkacak, dikkatinizi dağıtacak kadar genellemelere girdiğimi fark ediyorum.Şunu da fark ediyorum; düşündüğüm birçok şey dilimden kelimelere dökülmeyecekti eğer bu blok olmasaydı. Çoklukla burada anlattığım yada yazdıklarımı, daha doğrusu

14 OCAK 1970 TARİH 1211 SAYILI KANUN

Kanunları bilmemek mazeret sayılmaz. Bu, bir kanun. Anayasamız dahil, büyük bir çoğunluk hiçbir kanunu bilmez. Bilse de ne olduğunu pek anlamaz. Çünkü hukuk dili Osmanlıca. Yani Türkçe değil. Okumayı sevmeyen bir toplum oluşumuz gerçeği de işin cabası. Onun için devlet kurumları ile iş yapan yada vergi mükellefleri, serbest meslek sahipleri, kamu çalışanları dışındaki herkes, tereddüte düştüğünde muhakkak bir avukata danışmalı. Yoksa girdiği kördüğümden çıkamaz. Bu korkunç açmazları bizzat yaşayarak öğrendim. Zaten aklı olan yasalarla ters düşmez. Bir hukuk bürosuna gittiğinizde, avukatın hemen arkasındaki kitaplıkta, dizi dizi sıralı, kara kaplı, sarı yazılı kitaplar sizi seyrediyor olur. Üzerlerinde, İİK, CİK, CMUK, VUK, CMK vs yazar. Hiç anlamadığınız bu terimlere öylece bakarsınız. Başınız derde girip mahkeme salonuna düşünceye kadar hangisine uyup hangisine uymadığınızı çoğu kez hiç bilmez hiç öğrenmezsiniz. Dilerim hiç öğrenmeden ve gerek kalmadan ömrünüzü sükunetle tamamlarsınız

HARP VE SULH

Kurnaz insanlar, tembellerin aklını kullananlarıdır. Çok fazla akıllı da değildirler. Ancak yanlış yollarında o kadar istikrar gösterirler ki, sonuç çoklukla parlak bir başarı verir. Geride de bir sürü boynu bükük, Azı saf, çoğu akıllı mağdur bırakır. Savaş her ne kadar lanet olası bir olgu görünse de, yok edilemeyecek kadar gerçektir. Bir gün insanlığı hak ettiği sonuca ulaştıracak bu olgu, yerini barışa bırakma ümidi bitmedikçe kesin bir zafer kazanmış sayılmaz. Ancak, barış düz bir çizgidir. İnsanlık tarihine baktığımızda, düz bir çizgi göremeyiz. Ne oluyor da herkesin lanetlediği bu olgu, bırakın yok olmayı, yukarı doğru ivmesini sürdürebiliyor. Silah sanayisinin sahiplerini başlıca sorun olarak görmek, konuya yanlış teşhis koymaktır. Savaş, ilerledikçe insanlığı öne çekmiştir. İlerlemenin lokomotifi olmuştur. Bu felaket insanları yok ederken, var olmanın yollarını göstermiştir. Daha iyi silahı yapan ayakta kalmış yapamayan yok olmuştur. İmkanlarını tam kapasite kullanan, zaferini

FARELER VE İNSANLAR 1

Gerek Bornova ovasındaki bağ evimiz, gerek Bornova merkez'deki 18. yüzyıldan kalma eski evin gerçek sahipleri farelerdi. Biz ev halkı yazın bahçede kışın Bornova'da onların kiracısı gibiydik. Kaç kuşaktan beri, kalmış olduğumuz konutları kullandıklarını bilmiyorum. Ancak sayıları herhalde binlere varmıştı. Ovadaki bahçede olanlar ile mücadele etmiyorduk. Onların hakkından, bir başka istemediğimiz misafir, yılanlar geliyordu. Ben yılandan çok korkardım. Atatürk lisesi'ne başladığım yıl sonbaharda, soğuklar başlamadan, günlerden bir gün, okuldaki derslerin ya da bahçedeki işlerin yorgunluğunu üzerimden atamadığım bir saatte, çatıdaki kiremitlerin ağırlığından hafif bel vermiş tavandaki tahtalar arasında 1 metrelik bir silindirik canlı kuyruğu gördüm.Yarı uykulu halde iken, tepemdeki bu yaratık 2,5 metre uzunluğundaki bir yılanın 1 metrelik uzantısıydı. Biz bağ evine kule diyorduk. Eğer bu manzarayı uyanıkken görmüş olsaydım, dona kalır, yerimden kıpırdayamazdım. Allah'tan

YAPRAK DÖKÜMÜ

Eşim emekli matematik öğretmeni Ferhan Güler, her iki taraftan saf giritli. İkinci mübadelede anne tarafı Çeşme'ye Baba tarafı Bodrum'a iskan edilmiş. O yıllar turizm diye bir şey yok. Hayatlarını devam ettirebilmek için İzmir'e göç etmişler. Anne tarafı 7, Baba tarafı beş kardeş. 30 civarında kuzeni var. Kız kardeşlerin eşleri birbirinin bacanağı oluyor. Kuzenlerin durumu da aynı kategoride. 20'ye yakın bacanağım vardı. Hepsiyle iyi geçinirdik. Geçen yıl önce 90 yaşındaki İrfan Şengül, 1 ay sonra 71 yaşındaki Ali Çukur, 3 ay sonra 72 yaşındaki Tuncer' i kaybettik. Geçen perşembe 73 yaşındaki Namık Söylemez'in ölüm haberi geldi. Namık öğretmendi. Fakat öğretmenliği hemen hemen hiç yapmadı. Kafası daha çok ticarete çalışıyordu. Önce bir saatçi dükkanı açtı. Sonra işi büyüttü. Büyük ve küçük kız, ortanca erkek üç çocuğu vardı. İlk ikisini Amerika'ya tahsile gönderdi onlar orada kaldı. Küçük kızını birkaç yıl önce evlendirdi. O sıra Alzheimer hastalığı başladı.