Kayıtlar

Ekim, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ASALAK

 MEHMET BAYDAR  BAHADIR DEMİR  DANİŞ TUNALIGİL  İSMAİL EREZ  TALİP YENER  OKTAY CİRİT  TAHA CARIM  NECLA KUNERALP  AHMET BENLER  YILMAZ ÇOLPAN  GALİP ÖZMEN  NESLİHAN ÖZMEN  ŞARIK ARIYAK  ENGİN SEVER  REŞAT MORALI  TECELLİ ARI  MEHMET SAVAŞ YERGÜZ  CEMAL ÖZEN  KEMAL ARIKAN  ORHAN GÜNDÜZ  ERKUT AKBAY  NADİDE AKBAY  ATİLLA ALTIKAT  BORA SÜELKAN  GALİP BALKAR  DURSUN AKSOY  CAHİDE MIHÇIOĞLU  IŞIK YÖNDER  ERDOĞAN ÖZEN  ENVER ERGUN  ÇETİN GÖRGÜ  ÇAĞLAR YÜCEL    ÖMER HALUK SİPAHİOĞLU                     ***   ***  ARTİN PENİK  ***                     ***                                                          1975 yılının Eylül ayında, yeni mezun bir hekim olarak askere alındım. İlk olarak, eğitim için, Samsun Sahra Sıhhiye hizmet okulu yedek subay öğrenci bölüğünde askerliğe başlamış oldum. Samsun, İzmir'i andırıyor. İlk günler ortama ısınmakla geçti. Bundan tam 45 yıl önce bugün, 22 Ekim 1975 çarşamba günü, siyah beyaz televizyon, haberlerde Türkiye'nin Viyana büyükelçisi Daniş Tun

PAT

 1976 yılının ilkbaharında, tabip asteğmen rütbesiyle, Çanakkale'de vatan borcunu ödemekteydim. Mart ayı idi. Sıhhiye sınıfı karacı sayılıyordu. Ordu'nun bize tahsis etmiş olduğu kıyafet de karacı subaylar ile aynı elbise idi. Bu elbiseler, kilo alıp vermelerle, yedek subayların üzerine uymaz, adeta üzerimizde ağlardı. Kışladaki terziler, ellerinden geldiği kadar, elbiselerimizi teselli edip avuturlardı. Ne yaparsak yapalım, yedek subayların tadilatlı elbiseleri, muazzaf subayların jilet gibi üniformalarıyla yarışamazdı. Benim birlik, Bahriye sınıfı olmasına rağmen, karada konuşlanmış bir topçu taburuydu. Görevi, Çanakkale boğaz girişini tutmaktı. Anadolu tarafında 4, Gelibolu tarafında 3 ayrı noktada 7 bölükten oluşuyordu. Toplamda 1000 kişi kadardı. Subay lojmanlarındaki aileleri de sayarsak 1000 kişiyi geçiyordu. Rutin muayeneler dışında, periyodik muayeneler, revirde yatanlar,Çanakkale deniz hastanesinde tutmuş olduğum nöbetler göz önüne alınırsa, başımı kaşıyacak vaktimin

BİYOGRAFİ

 İnsan hayatını anlatan eserlere  biyografi diyoruz. Kendi hayatını yazarsan otobiyografi oluyor. 53 yıllık arkadaşım Levent Ünsal, hiçbir zaman, benden esirgemediği yorum katkılarından birinde, hayatımı romanlaştırmamı tavsiye etmişti. Bu konu üzerinde çok düşünmüşümdür. Hatta bundan 15 yıl önce, yani 55 yaşımda iken, bismillah deyip başladım. Konak Deri ve Zührevi hastalıkları dispanserinde çalışıyordum. Çok yağmurlu bir gündü. Öğle arasında dışarı çıkamadım. O aralar Hasip Akgül kardeşimle, öğle tatillerimiz de, 1998 yılında yazmış olduğu, deneme türündeki, 2. kitabından sonraki kitabı üzerine konuşmaktaydık. Mesai arkadaşlarım yemeğe çıkmışlardı. Ben zaten yemiyordum. Şemsiyem de yok ıslanmıyayım dedim. Odamdaki, 80 yıllık kitap dolabımdaki, ön tarafı basılı arka tarafları boş A4 kağıtları, elindeki kalem boş duracağına üzerime bir şeyler çizse fena mı olurdu der gibi geldi bana. 150 sayfa kadardı. Ne çizeceğim ki, ya da yazacağım? Masama oturdum. Yazmaya başladım. Muayene başlayın

5 EKİM 2014 ALİKEMAL BEY

 Dilerim herkesin 5 Ekimleri olsun. Tüm dünyanın. Hatta, nefretimin hiç eksilmediği Ermeniler'in, Sırplar'ın, Bulgarlar'ın, Yunanlılar'ın, Ruslar'ın ve İngilizler'in bile böyle günleri çoğunlukta olsun. Yaşamak için, coğrafyalarından kopan göçmen çocukları, geleceklerini göremeden, Aylan bebek gibi sahillerimizdeki kumsallara vurmasın.  XX kromozomlarını vermek bir kadını anne yapmaya yetmeyeceği gibi, XY kromozomu ile katkıda bulunmak da, erkeği baba yapmaz. Nereden biliyorsun diyecek olanlara cevabım, kendimden biliyorum demek olurdu. Anne baba olmayı öğreten bir okul yok. Okul çok da, hiçbiri bunu başaramamış. Bu rütbeye layık olanlar, bunu kendi ailelerinde, sülalelerinde, çevrelerinde öğreniyorlar. Emekli matematik öğretmeni Ferhan Güler, olağanüstü bir annelik sınavı verdi halen veriyor. Onu böylesine ideal bir anne yapan, her iki taraftan Girit göçmeni olan ailesiydi. Göçler arkasında kırık hayatlar bırakır. Parçalanmış aileler, yürek yakan öyküler. Ancak