Kayıtlar

Eylül, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

AYŞE AFET UZMAY

 1981 yılının sonbaharında, Ege Üniversitesi Tıp fakültesi morfoloji enstitüsü'nden ayrılıp, aynı kurumun hastanesinde dermatoloji ihtisasına başlamıştım. Profesör doktor Günseli Öztürk, profesör Dr Zerrin Öğretmen, uzman doktor Arif Baysan, uzman Dr Hacer Karadadaş ve uzman Dr Meral Ergüven ile birlikte ihtisası tamamladım. Dr. Arif ve Dr. Günseli 1979, Dr. Zerrin, Dr. Hacer ve doktor Meral 1980 mezunuydu. Hepimiz aynı üniversitenin aynı fakültesinden diploma almıştık. Dr Meral hariç hiçbirini tanımıyordum. Onu da, şahsen değil, tıp fakültesine yeni başlayan lar arasındaki tek kızıl saçlı öğrenci olmasıyla hatırlıyordum. Dr Meral ve Dr Günseli haziran ayındaki, 2 kişinin alınacağı sınavda kazanmıştı. Aslında o günkü favori Dr Hacer idi. Ancak sınava 1 saat kala oğlunu dünyaya getirdi. Sınav salonundan aynı binadaki, eşinin de ihtisas yapmakta olduğu kadın doğum kliniğine zor yetiştirdiler. Kadın doğum uzmanı profesör Dr Nedim Karadadaş' ın ihtisastaki ilk yılıydı. O sınavı kaç

GAZİ

 Üzerinde yaşamış olduğumuz bu toprakların kültüründe bir insanın alabileceği, alıp da isminin önüne ekleyebileceği en büyük unvan Şehitliktir. İkincisi Gaziliktir. Bir de Niyazi var. Hem babamın hem de ailemizin 9 numaralı çocuğu, benim hayatta kalan iki kardeşimden küçüğü, Yavuz'un 1995 doğumlu ilk çocuğunun ismidir. Şehit ve gazi olamayanlar için yurdumun güzel insanı tarafından uydurulmuş bir güzellemedir. 22 gün 22 gece süren, 13 Eylül'de biten, tarihimizin kuşkusuz en önemli savaşı Sakarya'dır. Kahpe İngiliz'in, aşağılık köpeği şerefsiz Yunan'ın, mesnetsiz Megalo İdeası, şehitlerimizin kanlarıyla sulanmış Sakarya Meydanında, sonsuza kadar gömülmüş, Ankara kurtulmuştur. Dünyada, devletinden önce kurulmuş, Gazi unvanlı İlk ve tek meclis, bağrından çıkardığı, hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır diyerek bu zorlu savaşı kazanan başkomutan Mustafa Kemal'e müşirlik yani Mareşal rütbesi ile birlikte Gazi unvanını, oy birliği ile, bun

8 EYLÜL 1922

 1907 doğumlu İnce Hüseyin, çarşının diğer esnafı gibi, dükkanlarının kapısı önüne bir iskemle koyup, 60 yaşını çoktan geçmiş babası, Semercizade Mehmet Ali ile birlikte, çarşının sonundaki, bugünlerde İsa Bey ismi ile anılan büyük camiye cuma namazına gitti. O zamanda, iptidai mektep ismiyle anılan Hilal ilkokuluna bir süre devam etmiş, Ağabeyi Ahmet, birinci Cihan harbi'nde Kafkas Cephesi'ne gönderildiğinde, ailenin geçim kapısı, dedelerden yadigar, baba mesleğini öğrenmek ve ona yardımcı olmak üzere, henüz ilkokul ikinci sınıfta okumakta iken, eğitimi yarım bırakıp dükkanda çıraklığa başlamıştı. Birkaç hafta sonra 16 sına basacaktı. Üç kız üç oğlan 6 kardeştiler. Baba tarafı kuşaklar boyu Bornovalı'ydı. Ailenin erkekleri, atların ve eşeklerin tedavülden kalkmadığı o zamanların gözde mesleği semercilik ile iştigal ediyordu. Semercizadeler olarak bilinirlerdi. Hayatta kalan iki ekek kardeş, daha sonra soyadı kanunu ile, Palandız soyadını almışlardı. Palandız semercilikte k

BU DEVLETE

İnsanlar bir şeyi verirken, diğerlerinden bariz bir şekilde farklı tepkiler gösterir. Alıyorken göstermiş olduğu şevk ve arzuyu tam tersi oluyorken gösteremez. Kendisini kurtaramayan parayı, icat eden Krezüs, Pers kralı tarafından, parayı icat ettiği topraklarda, bir odun yığını üzerinde cayır cayır yanarken, isminin, keşfi bir milat olan para ile özdeşleşerek sonsuza kadar anılacağını bilmiyordu şüphesiz. Alınan, verilenin yani kısaca alışverişin sembolü artık paraydı. Para el değiştirirken, olayın mutsuz tarafı parayı veren yani ödemeyi yapandı. Biri mutsuz ise, o, o alışverişin kayıpta olanıdır. İnsanların birbirine güvensizliği, bir sürü ucube kurum doğurmuştur. Kurum diyorum, çünkü insan yapımıdır. İnsan dışındaki hiçbir canlıda bu örneği bulamazsınız. Devletten bahsediyorum. Millet, kendi aralarında, hiçbir konuda uzlaşamadığı için, sanal bir kişilik olan devlete mahkum olmuştur. Bu sanal kişilik de, kendi havası ve kuralına göre, millet denilen ve gerçeğin ta kendisi olan kişile