Kayıtlar

Haziran, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ELİ BELİ SİLAHLI

Keşke insanlar konuşarak anlaşabilseydi. Konuşmak, canlılar arasındaki iletişimin doruk noktasıdır. Büyük düşünür ne demiş? İnsan düşünen bir hayvandır. Tabii ki bunu hepsi için söylememiştir. Bu dümdüz bir önerme olaydı, tam tersi de doğru olurdu. O zaman, düşünmeyen insanlara direkt olarak hayvan demiş olurduk. Aslında, şaka ile karışık, biraz da öyledir. Tıp fakültesinden arkadaşım, emekli Profesör Dr hayal Özkılıç, kulakları çınlasın, bu önermeyi, insan, konuşan, gülen, düşünen bir hayvandır diye ifade ederdi. Bu modüler önermeyi, kendi mantığınıza göre, evirip çevirip binlerce şekle sokabilirsiniz. Ben de hemencecik şurada, yeni bir ifade uyduruyorum. İnsan, karşısındaki güce göre şekil değiştirebilen, yani her kalıba girebilen, kah omurgalı, kah omurgasız bir hayvandır. Yani her ortama uyar. Bunu yapamıyorsa ya da yapmıyorsa, o, hayvanın cinnet halidir. Siz sormadan, nereden çıkardığımı ben söyleyeyim. Bu son pandemi döneminden sonra, toplum bilimcileri, bugün yaşanılan tecrübele

ÜTOPYADAKİ HAYALET

Bir önceki yazımda, bizim evde dinlemek serbestti demiştim. Çok yasaklı bir ev olan bizimki, birkaç özgürlüğü daha barındırıyordu. Onlara da değinmiştim. Değinmeyi unuttuğum çok önemli bir özgürlük daha vardı. Hayal kurmak. Yaptığım şeyin hayal kurmak olduğunu fark edemediğim bir yaşta ilk hayalimi kurmuştum bile. 5 yaşındaydım. Bahçemizdeki bostan kuyusunun dolabı, babamın bir ihmalinden kaynaklanan kaza ile kuyunun dibini boyladığı zaman, yazın kavurucu sıcağında bahçemiz kuruma tehlikesiyle burun buruna gelmişti. O zaman komşularımızda gördüğüm, bostan sulama işinde kullanılan su motorlarından birinin hayalini kurmuştum. Lister marka bir su motoruydu. O hayal beni mutlu etmişti. Tabii mutluluk kelimesini bugün kullanıyorum. Kelimesini bilmediğim mutluluğun ne olduğunu çok iyi duyumsamıştım. Bahçemiz iyi yönetilemeyen bir cennetti. Daha doğru bir tabirle, Diktatör tarafından yönetilen bir cennetti. O diktatör babamdı. Bu cennetteki gerçeklerle mutlu olmak mümkün değildi. Minik beynim

DİNLEMEK SERBEST

Kaç yılı olduğunu tam olarak hatırlamıyorum. 1955 mayısından sonrasını hatırladığıma göre, demek ki 1955 yılından önceydi. Dinlemek, yani kulak, insan 5 duyusundan, ve bence görmeden sonraki en önemli olanı. Fark etmiş olduğum bu duyu, benim karakteristiğimdir. Kimileri nasıl becerdiğime şaşar. Ben ise, nasıl beceremediklerine şaşıyorum. Bu özelliğimi babama borçluyum. Askerlik, Talim ve terbiye esasına dayanır. İyi bir asker iseniz, iyi bir baba olma şansınız yok gibidir. Talim ve terbiye, o devirlerde şiddetin pratiği olarak algılanır bir uygulama. Cennetten çıkma diye isimlendirilmiş olan eğitim aracının, gökten iner inmez kışlaya konmuş olması çok normal. Subaylara sorsanız, yedek subay asteğmen abartıyor der. Ancak, o zamanlarda askerliğini er olarak yapmış olanlara bir sorun bakalım, dayak yemeden tezkere almış olan var mı? Askerliğini yazıcı olarak yapmış bir er, tam teskere alacakken,  komutanı soruyor? Evladım sen askerdeyken, hiç dayak yedin mi? Hayır diyor er. Der demez, sur

İKİ KARAOĞLAN

En bilinen adıyla zenci demiş olduğumuz, akyürekli, karaderili kardeşlerimiz için benim en çok tercih ettiğim yakıştırma ad, Karaoğlandır. Bayan olanlar için karakız terimi biraz kaba kaçıyor. Onlar için çikolata lakabı daha sevimli. Atatürk lisesi günlerimden, bir de çikolata hocamız vardı. Ona Dürdane hoca diyorduk. Tam ismi Dürdane Tamay. Edebiyat öğretmeniydi. Ben onun talebesi olma şansını yakalayamadım. Ama bu şansı bulanlar, öve öve bitiremiyor, onu yere göğe sığdıramıyorlardı. Ben vakıfta görev yaparken, adı her geçtiğinde, herkes huşu içinde kendine bir saygı pozisyonu alıyordu. Hiç evlenmemiş, mesleğini eş seçmiş olanlardandı. Akrabası var mıydı bilmiyorum. Ama nesi var, nesi yoksa İzmir Atatürk lisesi eğitim vakfı'na vasiyet etmişti. Çoğumuz gibi, onun da büyük aşkı İzmir Atatürk Lisesi olmuştu. 68 kuşağının İzmir ayağı, nerede ise tamamen İzmir Atatürk Lisesi kaynaklıdır. Zaten cumhuriyete hayat veren çınarların çoğuda İzmir Atatürk Lisesi mezunlarıdır. Türkiye'nin

GÜNDÜZ FENERİ

Beyazlar renk fakiri zencilerdir. Bazılarının renk fakirliği yanına yürek yoksulluğu da eklenmiştir. Bunlar kendilerini evrenin sahibi zannederler. Tırpanlı Melek ile karşılaşıncaya kadar da böyle zannetmeye devam ederler. Mekanları cehennem olsun. Zenci, Negro, esmer delikanlı, bacı kalfa, blackman, çikolata, arap, çikolata renkli sanatçı, gündüz feneri, afro amerikan, vs vs. Bunlar beyazların siyahlara hitap şekilleri. Çoğunda, üstü örtülü bir aşağılama vardır. Batıda insan bile sayılmazlar. Maymunun bir üst sınıfı kabul edilir. İnsan hakları masalını, bütün dünyaya bıkıp usanmadan, ve hatta utanmadan anlatıp duran Batı; Racismin anavatanıdır. Hedef kitleleri, öncelikle zencilerdir. Covid 19, gezegenimizdeki, sorumsuz, aymaz insanlara rağmen, bir şekilde, bize veda edip gidecek. Beyinlerdeki virüs, yani rasizm bir gün, dünyayı terk edecek mi? Doların yani dünyanın efendisi Amerika, yüzbinlerce insanın ölümü, milyonlarcasının sakat kalmasına neden olan iç savaşına rağmen, kronik illet

UÇTU UÇTU BLOG UÇTU

Babası oğluna gökteki yeni ayı gösteriyormuş. Çocuk heyecanla sormuş, peki eski aydedeyi ne yapıyorlar? Baba, oğlunun zekasından memnun gülümseyerek, kırpıp kırpıp yıldız yapıyorlar diye cevaplamış. Artık dijital çağdayız. Evrilme sürecimi  düşünecek olursak, dijital dünyaya 18 ay yani bir buçuk yıl önce, blog üzerinden gözlerimi açtığım göz önüne alındığında, emekleme döneminde olduğum görülüyor. Düşe kalka ilerlemeye çalışıyorum. Yazmaya çalıştığım cep telefonunun klavyesi yazdığım satırların üzerine kondu gitmiyor. Bu çağın delikanlıları, şu benim yapamadıklarımı ayaklarına yaptırıyorlar. Onlara desem ki, önceki sürümleri ya da arayüzü denen her neyse, eskiyince ne yapıyorlar? Şimdi önüme, 1 yıldır güç bela alıştığım ekran gelse ne güzel olurdu. Nerede benim alıştığım işkence? Onu arayabileceğimi hiç düşünmezdim. Ama şimdi arıyorum. Yazdığımı sabitlediğim, kaydet butonu şimdi elimin altında değil. Onun yerine hangi butona basacağımı bilmiyorum.  Rastgele basacağım bir buton, yarım s