EKİM 1959 BORNOVA İZMİR - SON HASAT

Ablam 1 yıllık ebe hemşire eğitimine başlayalı 2 ay olmuştu. Sınıflarında 60'a yakın öğrenci vardı. Bunların çoğu Çiftçi çocuklarıydı. Ablam hepsi ile hemen kaynaşmıştı. Zaten Çok sosyal bir insandır. Bir tanesi ile çok samimiydi aynı zamanda sıra arkadaşı olan Güler, Urlalı bir tütüncü ailenin kızıydı. O zamanlar cumartesi günü de mesai vardı. Yarım gün çalışılıyordu. Ablam nöbeti yoksa hafta sonları eve dönüyordu. Bir cumartesi günü arkadaşı Güler'i
misafir getirmişti. Güler samimi, neşe dolu, içten bir insandı. Ona bayılmıştık. Çok konuşkandı. Urla'dan, ailesinden, tütün işinden bahsediyordu. Ovadaydık. Ablam bahçe işlerini aksatmadığımızı görünce memnun oldu. Bana ve kardeşlerime aferin dedi. İncir sezonunun sonuna gelmiştik. Zeytin hasatını da yarılamıştık. Güler'de o gün zeytin toplamada bize yardım etmişti. O akşam bizde kaldı ertesi gün öğleden sonra gideceklerdi. Ertesi gün de hep birlikte zeytin topladık. Güler'in ailesi tütün işini bitirmiş zeytin hasatına başlamıştı. Fazla zeytinleri yoktu.Onları da yeşilken toplayıp çekişte yaparak satıyorlardı. Ovadaki bahçemizin zeytinleri siyahlaşmaya başlamıştı. Siyah olunca yağlık yapılırdı. Biz daha önce çekiştemizi yapmıştık. Güler yeşil zeytinleri beğendi. Babam da istersen al dedi. Son 2 günde topladığımız zeytinleri serip içinden yeşil olanları toplayıp Güler için ayırdım. Bir torba olmuştu. Giderken götürecek daha sonra da kırılıp satılacaktı. Ablam Bornova'daki büyük zeytinliğimizi son defa hasat edeceğimizden bahsetmiş. Bir ara ablam ben Güler laflarken konu açıldı. Ben kardeşlerim ve babam bu iş için uzun süre uğraşacaktık. Günde taş çatlasa zar zor yarım çuval toplardık ki bu aylar sürecek bir çaba demekti. Bir taraftan da okullar vardı. Küçük ablam ve ben okula gidiyorduk en küçük kardeşim henüz okula başlamamıştı. O da işe yarıyor fakat daha çok oyun oynuyordu. Güler bizim zeytinleri beğenmişti. Büyük Zeytinlik'te de yeşil zeytin var mıdır diye sordu. Ben de varsa bile her gün siyahlaşır dedim. Ne düşündüğünü hemen fark etmiştim. Bornova'daki büyük zeytinlikte olabilecek yeşil zeytinleride değerlendirmeyi düşünüyordu. Ama bir hafta daha bekleyemezdik. Ablam ben Güler çok hızlı bir şekilde o zeytinliğe gitmeliydik. Vakit ikindiye geliyordu. Güler bana benziyordu. Bir işe hemen başlayıp bitirip kafasından atmak düşüncesinde idi. Orada yeşil zeytin varsa bir an önce toplayıp satmak fikrindeydi. Ablamın kafasına yatmıştı. Ama babam ne diyecekti. 1 yıl önceki zeytin hasadı ocak ayına kadar sürmüş yağan yağmurlar zeytinin bir kısmını alıp götürmüş, bir kısmını kuşlar yemiş, dibe düşenler çürümüş, epeyce çalınmış ancak %50 ürün alabilmiştik ve arada babam hastalandığı için süre uzamıştı. Babam kışın yarısını hasta geçirirdi. Bünyesi ve bağışıklık sistemi son derece zayıftı. İşte ben bunu öne sürüp kabul edebileceğini söyledim. Güler planını açıkladı. Orada yeşil zeytin varsa, ailesi bu işe hemen girişecek hızlı bir şekilde zeytinler siyahlaşmadan  toplama işini bitirip siyahları bize bırakacak yeşilleri onlar alacaktı.Bu harika bir fikirdi ablam ve Güler konuyu babama açtı. Tam tahmin ettiğim gibi babam üç küçük çocukla bir kış boyu bu işle ilgilenmek istemiyordu.  Hemen hazırlanın dedi. Otobüsle önce Bornova'ya sonra da oradan yakındaki zeytinliğimize ulaşmak bir saat vaktimizi almıştı. Hep birlikte zeytinlere şöyle bir baktık. Neredeyse dörtte birinden fazlası yeşildi. Güler çok sevindi. Fakat her gün siyahlaşacaktı. Onun için bütün zeytinlerin bir hafta geçmeden toplanması şarttı. Babam tamam dedi. Ancak vakit akşama geliyordu. Çok hızlı bir şekilde Urla'ya gitmeleri gerekecekti. Babam ablam Güler beni Bornova'da bırakıp Urla'ya gittiler. Babam çok geç vakit ovaya döndü. Çok memnundu. Güler'in Ailesi de bizim gibi çiftçiydi. Babama da çok samimi davranmışlar. Ertesi gün Bornova Büyük cami de buluşmak üzere anlaşmışlar. Sabahtan okulum vardı. İncirleri kardeşimle öğleden sonra topluyorduk. Ertesi gün ben okula gittiğimde, babam da Urla'lılarla buluşup zeytinliğe gitmiş. İşe girişmişler.Babam akşam  incir işinde bize yardım etmeye geldiğinde çok memnundu. İncirleri dizdi. Ben de hayvanı sarıp Bornova'ya gittim. Böylelikle okul, incir işi ve zeytin işi birlikte yürüyordu. Hafta sonu ablam ve Güler kendi nöbetlerini diğer arkadaşları ile değişip ovaya geldiler. Oradan hep birlikte zeytinliğe gittik. Çalışma sistemlerine şaşırmıştık. Akrabalarından biri nakliyeci
imiş. Bir kamyona doluşup geliyorlarmış. Zeytinlerin altına tente serip silkeliyorlardı. Toplarken yeşilleri siyahlardan ayırıp öyle çuvallıyorlardı. Böylece iki iş olmuyordu. Ertesi gün zeytin hasatı bitmişti. Babamın dediğine göre onlara da 30-40 çuval yeşil zeytin kalmıştı. Bize kalan siyah zeytinler yüz çuvalın üzerindeydi ki bu bizim o güne kadar alabildiğimiz en iyi üründen fazlaydı. Çünkü hasat 7 günde bitmişti. Biz ancak kışın ortasına doğru bitirebiliyorduk. Böylece, hızlı ürün hasat etmenin ne kadar farklı bir şey olduğunu anlamıştık. Zeytinliğe şöyle bir baktım. Artık bizim değil üniversitenin arazisi idi. Güler ve ailesi ile zeytinlikte vedalaştık. Çok mutluydular. İyi bir ürün alınmıştı. Çekişteden çok iyi kazanacaklardı. Ablam da onlarla gidip arkadaşı ile Behçet Uz Hastanesi'ne dönmüştü. Tek tesellim, zeytin işi artık okul hayatımı engellemeyecekti ovadaki bahçe işleri ile okul arasındaki dengeyi zaten kurmuştum. Üniversiteye gidinceye kadar da bu ritmi hiç bozmadım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

27 MAYIS CUMA 1960 BORNOVA İZMİR - İLK DARBE

EYLÜL 1965 ALSANCAK İZMİR - LİSE GİRİŞ SINAVI

11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS