11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS

Abla viyola, ağabey viyolonsel, küçük kız kardeş keman ile birlikte bir aile olarak görülen yaylı sazlar, klâsik müziğin olmazsa olmazıdır. Bu perdesiz çalgı aletleri ustasına düşmezse çığlık çığlığa ağlar. En ustalarına virtüöz diyoruz. Virtüöz deyince de aklımıza öncelikle aynı çağda yaşadığımız, polio virüsünün ayaklarını aldığı fakat canını bize bağışladığı İtzhak Perlman gelir. Sanatseverler onu daha çok Schindler'in Listesi filmindeki keman sololarıyla hatırlar. Ülkemizden yetişmiş çok değerli keman virtüözlerimiz var. Hele bir tanesi var ki,vermiş olduğu sayısız konserler ile ayakta alkışlanmış, ülkemizi onurlandırmıştır. Akranı Suna Kan'ı da unutmamak gerekir. 4 yaşındayken keman çalmaya başlayan 1934 doğumlu Ayla Erduran bugün 85 yaşında. Babası Ordinaryus Profesör Doktor Behçet Sabit Erduran, Çanakkale Savaşı'na katılıp Yaralı  Mehmetçikleri tedavi etmiş. Sonrasında Almanya'da üroloji ihtisası yaparak, İstanbul Tıp Fakültesinde 50'li yılların ortalarına kadar hocalık yapmış. Kızının bir keman sanatçısı olması, onun arzusu imiş. Evladının ulaşmış olduğu parlak kariyeri sonuna kadar gururla izlemiş. İlk keman 1555 yılında İtalya'nın Cremona kasabasında lüthier Andrea Amati tarafından yapıldı. 80'li yılların sonunda, lüthier Nurettin Temizer elindeki allerjisi için bana gelmişti. Mesleğini  sorunca Lüthier kelimesi ile tanıştım. Daha çok telli ve yaylı sazları yapan ve tamir edenlerin mesleği olarak biliniyor. Hastam, İzmir Devlet Opera ve Balesi'nde görevliydi. Allerjisi de büyük ihtimalle mesleği ile ilgiliydi. Sebebi senin atölyende arayalım dedim. İkimiz de memnun olduk. Atölye harika bir yerdi. Allerjiyi yapan, son zamanlarda kullandığı yeni vernik idi. Bir anda lüthierliğin, müziğe meraklı oğlum için iyi bir meslek olduğunu düşündüm. Hatta daha sonra oğlumu o atölyeye gönderdim. O da çok beğendi. Ancak konservatuarda ki o bölüm kapanmış. İstanbul'a gitmesi gerekecekti. Yaşı küçüktü. Ne o, ne ben cesaret edebildik. Konu öylece kapandı. Nurettin Temizer'in atölyeden fire bir abanoz parçasını bana hatıra olarak vermesi, unutamadığım jestler arasındadır. Bugüne kadar sakladım. Son zamanlarda bulamadığım bu parça, siyah, sudan ağır bir tropikal ağaç. Kemanda köprü olarak kullanılıyor. Ağır hastalandığım Milenyum başlarına kadar canım sıkıldıkça atölyeye uğrardım. Amati ailesi babalarının yolundan yürüyerek keman imalatını sürdürdü. Bu arada 1600'lü yıllarda yanlarına aldıkları sayısız çırakları arasında ikisi olağanüstü işler başardı. Guarneri ve Stradivari. Bunların yaptığı, keman viyola viyolonsel ve arplar, bu günlerde milyon dolarlarla ölçülen servet anlamına geliyor. Zaten çok azı şahıs mülkiyetinde. Daha çok koleksiyoncularda ve müzelerde bulunuyor. 80'li yılların sonunda Anthony Quinn' in Antonio Stradivari ustayı canlandırdığı filmi soluksuz izlemiştim. Usta, hayatı boyunca 1100 ün üzerinde yaylı çalgı yapmış. Bu olağanüstü eserlerin 600 tanesi keman. Bugün bile bu mucize enstrümanların sırrı çözülebilmiş değil. Kimi vernikten, kimi kullandığı köknar ağacından, kimi de abartarak, imal ettiği verniğin içine kattığı kendi kanından kaynaklandığını söylüyor. Şu bir gerçek ki 90 küsür yaşında öldüğünde hala keman imal etmekteydi. Sırrını yanında çırak olarak çalıştırdığı oğullarına dahi vermemişti. Onları ahşabın kesimi ve oymacılığı gibi kaba işçiliklerde kullanıyordu. Yine de çocuklarının yapmış olduğu kemanlar, sıradan kemanlardan çok daha fazla şeylerdi. Ancak, efsane 1737 yılında, Antonio stradivari' nin 91 yaşında iken ölümüyle noktalanmıştı. Ayla erduran doksanlı yıllarda geçim sıkıntısına düşüp, elindeki 1710 yapımı Stradivarius kemanını  satmak zorunda kaldı. O gün zengin olmayı çok istedigim ender günlerden biridir. Ülkedeki tek Stradivarius kemanın ülke dışına uçmuş olması çok hazin bir olaydı. İşin kötüsü, insanların o günkü ekonomik kriz ortamındaki keskinleşen umursamazlığıydı. Herkes kendi derdine düşmüş bu hazinede böylece kaybedilmişti. Daha sonra, Ayla Erduran kemansız yapamamış, borçlardan artakalan parayla 1720 yapımı yine aynı ekolden bir Guarnieri keman edinmişti. İşin trajikomik boyutu, aynı zaman diliminde, ülkenin çok sevilen bir arabesk müzik sanatçısının, konserlerine yetişebilmek amacıyla kendi özel uçağını pilotuyla birlikte satın almasıydı. Gerçek şu ki, taşıma su ile değirmen dönmüyordu. Bu ülkede, ithal kültür klasik müzik her ne kadar evrensel de olsa, minik bir elit çevrenin dışında ilgi ve sevgi görmüyordu. Damarlarımızda dolaşan arabesk öyle mi ya! 1960'lı yılların sonunda Orhan Gencebay Usta ile başlayan fırtına dinmek bilmiyordu. Dinecek gibi de görünmüyor.

Yorumlar

  1. Günaydın Sevgili Yaşar'ım.
    Bu eser bu güzel makalene yakışır.
    Levent

    https://www.youtube.com/watch?v=_eLU5W1vc8Y

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

27 MAYIS CUMA 1960 BORNOVA İZMİR - İLK DARBE

EYLÜL 1965 ALSANCAK İZMİR - LİSE GİRİŞ SINAVI