18 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - 3 - FEN D ' NİN KAYIP YILDIZI

Atatürk Lisesi 3 fen D sınıfına savrulduğumda, tam bir sudan çıkmış balıktım. 2 fen B şubesinde beraber okuduğum arkadaşlarım, çoğunlukla 3 Fen C, biraz biraz da A ve B şubelerine devam ediyordu. Bu sınıf her gün yeni bir keşif yapabileceğiniz rengarenk insan manzaralarını bünyesinde toplamıştı.Tahsil hayatım boyunca, toplam kalitesi bu kadar yüksek bir sınıfta okumamıştım. İlkbahara doğru hepsini şahsen  ve ismen tanımıştım. Ama pek azını derinlemesine tanıma şansım oldu. 2. Bölge DSİ de Müdürlükte yapan Mühendis Ahmet Alpaslan'ı Bornova'dan tanıyordum. Annesi Nebahat hanım benim İngilizce öğretmenimdi. Böyle bir evlat yetiştirdiği için ne kadar övünse yeridir. Ölmüş olması çok muhtemel. Dolayısıyla gıyabında gani gani rahmet diliyorum. Diğer Bornovalı, uzun Mazhar ile şahsen tanışmamıştım. Çoğunlukla aynı otobüste gidip gelirken gözüme takılmıştı. Bornova Tren istasyonuna yakın bir yerde oturuyordu. Zaten göze takılmayacak gibi değildi. Sarı saçları ve 2 metrelik boyuyla hemen farkediliyordu. Fakat ben daha çok, sene başından beri yeri itina ile boş bırakılan, haftalarca gelmediği halde yoklamada adı geçtiğinde gelecek denilen Sezai Dede kardeşimi merak ve dikkatle izliyordum. Belki de ismi bu değildi. Ön taraftan gelecek diyenleri dikkatimden kaçırmaktaydım. Çünkü boş bırakılan yere fikse olmuştum. Belki o yer boş da bırakılmamış, benim zihnim de öyle kalmıştı. Aylarca devamsızlıktan sonra bir gün girişte soldaki ikişerli kümenin en ön sırasında biri oturuyordu. Sıranın sol tarafında oturan,  Soluk yüzlü, minyon, çok şık ve temiz giyimli, sakin, ağırbaşlı az konuşan biriydi. Lise 1 ve 2 den de, okul bahçesinde karşılaştığımız biri değildi. Ya da gözüme çarpmamıştı. Anladığım kadarıyla sınıf onu tanıyor onunla diyaloglarında daha bir dikkatli davranıyordu. Herkes onu incitmekten korkuyor gibiydi. Nedense onunla ilgili soruları kendime soruyor başkalarına iletmiyordum. Kanımca, haftalarca süren devamsızlıktan sonra devam edebildiğine göre raporluydu. Sınıfta ve sınıf arkadaşları ile birlikte vakit geçirmek özel arzusuydu. Belki son arzusuydu. Kısa bir süre sonra geldiği gibi kayboldu. Mehtapsız bir gecede sessizce kayan bir yıldız gibi. Belki de, başka bir ufukta doğmak üzere batmış yıldızlar olarak düşlediğim kardeşlerimin yanındaydı. Fakülte yıllarımızda İstanbul'dan gelir gelmez koşup beni bulan, yamacına aldığı gibi kahvede Blum masasına oturduğumuz Levent kardeşim bu sorunun cevabını muhtemelen biliyordu. Yaraları unutmaz,ama kaşımazdım da. Her anı bir mucize olan gençlik çağlarında sade mutluluklar bize yetiyordu. Paylaşılabilecek en derin mutluluk dostluktu ve bizi bir araya getiren de zaten oydu.

Yorumlar

  1. Çok sevgili Yaşar'ım.
    Günaydın.
    Senin gibi çok özel ve güzel bir insanla,
    Fakülte yıllarımızda İstanbul'dan gelir gelmez koşup beni bulan, yamacına aldığı gibi kahvede Blum masasına oturduğumuz Levent kardeşim bu sorunun cevabını muhtemelen biliyordu.
    dediğin gibi özel bir anımız olması, yani seni farkedebilmiş olmam ve seni kaybetmek istemeyip, dostluğumuzu sürdürmek istemem, beni kendime değerli hissettirdi.
    Maalesef Sezai dedeyi hayırlayamadım. Ama arama motorum çalışmaya başladı.
    Belki ilerde hatırlarım.
    Gözlerinden öperim.
    Levent

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

27 MAYIS CUMA 1960 BORNOVA İZMİR - İLK DARBE

EYLÜL 1965 ALSANCAK İZMİR - LİSE GİRİŞ SINAVI

11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS