BİRİ ÇIKIP DA BANA ;

1987 yılının Ağustos ayında, Ankara'daki uzmanlık sonrası 2 yıllık mecburi hizmetim sona ermişti. 2 yıllık sürgün bitmişti. Uzmanlık diplomam üzerindeki ipotek kalkmıştı. 2 yıl süreyle bana yuva olmuş, Sıhhiye belediye hastanesindeki, içinde minyatür bir banyo tuvaleti olan odamda son gecemi geçirdim. Aslında İzmir'e gece yolculuğu yapabilirdim. Fakat 2 yıl süreyle hep gece yolculuğu yapmış, 600 kilometrelik bu yolu gündüz gözüyle hiç görmemiştim. Sabah, bir valizi ancak dolduran özel eşyalarımı alıp, odama, Sıhhiye Belediye Hastanesi' ne, Ankara'ya veda ettim. 2 yıllık bu zorlu süreç beni ruhen çok yormuştu. Sabah 8 İzmir otobüsüne yetiştim. Önümde 9 saatlik bir yolculuk vardı. Her kilometresini doya doya algıladığım ve olağanüstü Anadolu ve Ege manzaralarını beynime nakşettiğim bir yaz gündüzü rüyası olarak hafızama kaydettim. Nedendir bilinmez, o gün nadir mutlu günlerimden biriydi. Bugünden 32 yıl önce, o gün, tam 37 yaşındayken,
biri çıkıp da bana ; bundan daha mutlu bir günün olmayacak deseydi,
biri çıkıp da bana; içinde doğduğun, şu an özkanlar karakolunun 50 metre güneyindeki 96 daireden oluşan Gazi Sitesi ismi verilmiş 3 blokluk apartmanların dikildiği, doğup büyüdüğün ve yıllarca çiftçilik yaptığın bahçen elinden uçup, oldu bitti ile karambole gidecek deseydi,
biri çıkıp da bana; benimle aynı yaştaki, o güne kadar bir baltaya sap olamamış, işsiz güçsüz bir mühendis,yine ondan iki yaş büyük aynı nitelikte bir inşaat mühendisi, onlardan birkaç yaş küçük, ancak günü kurtaran bir mimar, bunlardan kısmen daha başarılı sayılabilecek bir inşaat kalfası ve ite kaka  Ticaret lisesini ancak akşam bölümünden tamamlatabildiğim ve o anda askerden yeni gelmiş işsiz kardeşimden oluşan bir yeteneksiz, basiretsiz, liyakatsızlar mangası, arazinizde inşaat yapacaklarına seni ikna edecekler deseydi,
biri çıkıp da bana; bu adamlarla kollektif şirket kuracaksın deseydi,
biri çıkıp da bana; bunlar birkaç emekli astsubaya bir kooperatif kurduracak ve kapalı devre sistemle, kooperatif, kollektif şirkete inşaatı verecek, şirket de inşaatın taahhütüne girecek deseydi,
biri çıkıp da bana; ömrü boyunca değil böyle bir işi, hiçbir işi başaramamış bu bilmezler, acemiler güruhunun hayallerine, 37 yıllık, dişimiz, tırnağımız, alın terimizle yoğrulmuş toprağımız sermaye olacak, daha doğrusu kurban edilecek deseydi,
biri çıkıp da bana; sen Deri ve Tenasül Hastalıkları Dispanserinde çalışırken, hiç anlamadığın, başında da olmadığın bu işte, 96 kooperatif üyesinden arsa payı olarak toplanan para imalatta değerlendirilmeyip, çar-çur edilecek deseydi,
biri çıkıp da bana; ailenin son serveti, son fırsatı bir yıl geçmeden batacak deseydi,
biri çıkıp da bana; bunlar eşlerini dostlarını da sigortalı gösterip primleri ödemeyecek ve bir kollektif şirketin üyesi olarak kaçıp gidemeyecek sabit bir devlet memuru olduğun için bunlar senin beyninde patlayacak deseydi,
biri çıkıp da bana; bu lanetliler topluluğu hiç vergi ödemeyecek, yok edilen para gelir sayılarak vergilendirilecek deseydi,
biri çıkıp da bana; o zamanlarda ödenmeyen vergiler yıl sonunda cezası ile toplam anapara olup faizleri ile birlikte her yıl sonu  katlanarak, bir çığ gibi büyecek deseydi,
biri çıkıp da bana; arazini kaybetmekle kalmayacak, elindeki avucundaki, kıyıdaki köşedeki tüm birikimlerini de kaybedeceksin deseydi,
biri çıkıp da bana, inşaat malzemecisinden, maliyeye, işçisinden, SSK ya kadar özel ve kurumsal alacaklıların evini, eşyanı o efsanevi müzik arşivini ve müzik sistemlerini, elbiselerini, yatak yorgan ve tüp gaz haricindeki her şeyini icra ile alacak deseydi,
biri çıkıp  da bana; deri ve Tenasül Hastalıkları dispanserindeki görevinden aldığın maaşın haciz edilecek deseydi,
biri çıkıp da bana; bir doktor arkadaşın ile medikal bir işe gireceksin lakin sen hacizli olduğundan eşin girecek deseydi,
biri çıkıp da bana; eşin erken emekli olup 10 yıl o şirkette besbedava çalışıp senin gibi batacak, senin gibi SSK ve maliye ile ilgili borç batağına saplanacak deseydi,
biri çıkıp da bana; cebinde kuruş paran kalmayacak deseydi,
biri çıkıp da bana; emekli olduğunda, ikramiyen borcun bir kısmına gidecek deseydi,
biri çıkıp da bana, tanıdıklarından, Profesör Doktor Hayal Özkılıç, inşaat mühendisi Funda Kumova, demir tüccarı Nevzat Mesta  ve Dişhekimi Hakkı Akın dışında, tüm dost bildiklerin ve kardeşlerin dahil bütün akrabaların, acaba bizden borç ister mi korkusuyla seni görünce yollarını değiştirecekler deseydi,
biri çıkıp da bana; haciz memurundan kurtulmak için, güneş doğmadan evinden çıkacak ve battıktan sonra dönecek, velhasıl Ankara'daki sürgünün İzmir'de gecelere mahkum olarak devam edecek ve bu hayatın Bornova'dan Konak'taki dispansere yaz kış yürüyerek gidip gelmek suretiyle 25 yıl devam edecek deseydi,
biri çıkıp da bana; dikili ağacın olmayacak, tek varlığın ödeyemeyecek miktardaki borcun olacak, bu sebeple, belki de öldüğünde ailen reddi miras yapmak zorunda kalacak deseydi,
biri çıkıp da bana; şu an için anlatmaya sıkıldığım ama ara ara anlatacağım şunlar şunlar şunlar olacak deseydi, hemen uyanmak isteyeceğim bir kabus gördüğümü düşünürdüm. Fakat o bir rüya olmazdı. Etkileri azalsa da hala süren, benim hayatımın son bölümü olurdu.

Yorumlar

  1. Yaşar'ım güzel dervişim.
    Keşke biri de bana, sen olsan olsan aptal bir tüccar olursun,
    sakın serbest iş hayatına atılma, deseydi.
    Keşke biri de bana, sen saftron bir adamsın, bir amatörsün,
    insan kirliliğinin tepe yaptığı, kurtlar sofrasında yapamazsın,
    òzel sektörde tutunamazsın, sakın özel sektörde çalışma
    deseydi.
    Öyle de oldu zaten, özel sektörde tutunamadığım için serbest iş hayatına atıldım.
    Şimdi sana milyon TL vereceğiz, yalnız o sıkıntıları tekrar yaşayacaksın deseler bile katlanamayacaģım on yıllar yaşadım.
    Şu anda SGK dan çırak çıkarak üç kuruş TEK emekli maaşına mahkum olarak, geçinebilmek için herhalde yaşamım boyunca çalışmak zorunda kalacağım, tabi ki yaş faktörü benim için değil de, işi verenler için gittikçe sorun olmaya da başladı.
    Erginer'im çok geç zamanlarda,
    "senden sadece, iyi bir akademisyen olurdu"
    demişti.
    Ama çok geçti artık.

    YanıtlaSil
  2. Yaşar'ım.
    Sen çok güzel ve çok düzgün bir insansın.
    Eşin halen omuzdaşın olduğuna göre, hanımefendi de mutlaka senin kumaşından olmalı.
    Ben sizin, güzel, düzgün evlatlar yetiştirdiğinizi adım gibi biliyorum.
    Özel sektördeki profesyonel hayatımda ve serbest iş hayatımda karşılaştığım katil sürüsünün, asla güzel düzgün evlatlar yetiştiremiyeceğini, çünkü bu insanların gündüz kurt gece insan olamayacağını, aynı insanlar olacağını, eşime savunma olarak yapmak zorunda kaldım ömür boyu.
    Tabi ki üzerinden çok zaman geçti. Duyduk halen duyuyoruz.
    Dediğim sonuçları bire bir gördüm.
    Benim iki kız evladım da, yalan dolan dedikodu bilmeyen, mert, dürüst insanlar oldular.
    Bizim de mirasımız bu oldu işte.

    YanıtlaSil
  3. Yaşar Abi yine çok güzel yazmışsın ama içerik ve yaşananlar son derece üzücü. Maalesef ülkemizde genetiği ve ahlakı bozuk insan türü çok hatta çoğunlukta. Bu şartlar altında serbest piyasada iş yapabilmek ve dolandırılmadan yaşayabilmek çok zor. Umarım bu yaşadıkların sağlığına kalıcı zarar vermemiştir.
    Funda Bey selam söylüyor ve ekleyecek bir şeyi olmadığını belirtiyor. 70 li yılların başından beri dostluğunuzun devam ettiğini, yaşadıklarına şahit olduğunu üzülerek belirtti. Selamlar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Sabahattin, Bornova'nın en delikanlı mühendisi olarak nitelediğim , Atatürk Lisesi'nden de okul arkadaşım Funda kardeşimin tahlillerini değerlendirdik. Funda, kooperatifle ilişkilerde.hakemlik yapmıştı. Durumun fecaatini bana çok net olarak anlattı. Bu işi burada bitir dedi. Bitirmeseydim bugün her şey daha feci olacaktı. Kolit hastalığından kurtuluş yok. Çünkü psikolojik. Yaşam kalitesini de çok düşürüyor. Buna da şükür. Funda bana senin,yangın mühendisliği konusunda Türkiye'deki 3 isimden biri olduğunu söyledi. Bornova ışıklar köyü'nden çıkan bir hemşerimin böyle gurur verici bir konumda olması beni çok mutlu etti. Tebrik ediyorum. Alnından öperim. Sevgiler.

      Sil
  4. Geçmiş olsun Yaşar Abi, güzel yazmışsınız.
    Karakolun yanındaki sağlık ocağındayım, bir çay ya da soğuk su içmeye beklerim
    Bora

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Bora, doğru anladıysam 69 yıl önce,içindeki bağevimizde doğduğum bahçemizin, birkaç adım kuzeyindeki sağlık kurumunda çalışıyorsun. Tam sizin binanın oldduğu yerde, babamın dayısının bağevi ve büyükçe bir bostan kuyusu vardı. İyi günler diliyorum. Sevgi ve selamlar.

      Sil
  5. Okuyorum begeniyorum güzel yazılarını yigenin niyazi güler selamlar yaşar amca

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Niyazi, ölmemiş olsa idiler, senin, benden başka 3 amcan, ablamdan başka 3 halan daha olacaktı. Bildiğin gibi, tek amcan ben, tek halan da ablam. Sen ve kardeşin olmasa bana amca diyecek kimse kalmayacak. Kuzenin, Hüsnü'nün ölümünden sonra babana ve bana dayı diyecek birinin kalmamış olması gibi. Sen babamın adını taşıyorsun. Dilerim, ondan çok daha iyi bir kaderin olur. Dilerim onun hiç yaşamadığı mutlulukları yaşarsın. Önümüz bayram, mutlu bir bayram diliyorum. Sevgiler.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

27 MAYIS CUMA 1960 BORNOVA İZMİR - İLK DARBE

EYLÜL 1965 ALSANCAK İZMİR - LİSE GİRİŞ SINAVI

11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS