DüNYANIN SAHİBİ

Mal sahibi mülk sahibi, kimdir bunun ilk sahibi yada son sahibi? Asıl soru şu olmalı; Dünya, onu tapulu malı gören, bir mülk sahibi arayışında mıdır? Milyonlarca yıl önce Yukatan yarımadasına düşen bir meteor bunu net biçimde cevaplamıştır. Hayır demiştir. O anda dünya üzerindeki tüm canlılara çok çok azı hariç kırmızı kart göstermiştir. Dünya sıvı bir ateş topu üzerinde konuşlanmış kırılgan mavnalar ve mavnaların bazıları üzerindeki, bizim Okyanus dediğimiz su birikimlerinden ibarettir. Yer kabuğumuz, ateş topumuzun soğumuş kabuğudur. İzmir'de, Alsancak limanı yapılmadan önce, deniz taşımacılığı pasaport denilen yerde, dalgakıranla korunmuş, bir kilometreden daha az bir alanda yapılıyordu. İrili ufaklı bir sürü gemi yanaşırdı. Bu alanda, bazısı, iskele babası denen, silindirik, varil büyüklüğünde demirlere halatlarla bağlı bir sürü ahşap mavna vardı. Üzerine çıkılabiliyordu. Çıktığınızda ahşap kütlenin altındaki denizi hissedebiliyorsunuz. Ayağınızın altında, toprağa bastığınız zaman da olduğu gibi, sağlam bir zemin olmadığını fark ediyorsunuz. Bazen 2 mavna hafif dalgalanma etkisi ile çarpışıyor. O an öyle büyük bir gürültü ve titreşim oluyor ki, depremin nasıl bir şey olduğunu size çok güzel anlatıyor. Dünyanın nasıl iğreti bir denge olduğunu hemen anlıyorsunuz. Tamamının sahibi olsanız ne yazar. Dünyanın efendisi olarak kendimizi görüyoruz. Ne büyük yanılgı. Ayağımızın altındaki kaypak zemin üzerine kurulmuş, büyük bir tuzaktaki yemden başka bir şey değiliz. Bütün canlılar yem. Bunların içinde, akıl taşıyan tek canlı bizler, dünya denilen gecekondunun sahipleri konumundayız. Aslında istilacılarıyız. Canlılar aleminin, ara dokusu olarak düşündüğüm virüsler, canlılar arasındaki dengeyi koruyor. Kainatın denge ve uyum kanununda görevleri belli. Çoğalanı azaltacak. İnsanlar bozdukları her dengenin kurbanı oluyorlar. Maddi manevi bu böyle. Covid 19 salgınından sonra hangi dengeler nasıl değişir göreceğiz. Dünyanın çakma sahibi ve onun destekçisi Batı, ayar çekmek istediği Çin'e 5 trilyon dolarlık bir fatura uzattı bile. Projenin sahibi onlar, yarattıkları bahane ile tazminat isteyen onlar. Ne diyelim? İyi olan kazansın. Bu salgın, sebebi her ne olursa olsun, halde ve gelecekte, aklı olana çok iyi bir ders. Herkes bu dersten aklı oranında bir şeyler öğrenecek. Herkes, bir konuda aynı fikirde. Bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Değişmeyen tek şey, dolar saltanattan inmedikçe, bir sonraki günün bir öncekini aratma yönündeki ivmesidir. Dünya nüfusunun yarısı evinde oturduğunda, bir de güzel birşey oldu. Dünya küresel bir yavaş şehir görüntüsü veriyor. Pencereden bakıldığında, üzerine basılmayan çimenler daha yeşil, azalan araç trafiği sonucu ses ve görüntü kirliliği neredeyse fark edilmiyor, çevre kirliliği görüldüğü kadarıyla yok denecek kadar az, kuşlar ve kelebekler daha mutlu, sokak hayvanları daha kaygısız, gökyüzü daha mavi. Üzerinde yaşadığı ortamı, yıkıma götürecek kadar tahrip eden, bizden başka bir tür olmadığını iddia edenler haksız mı? Biz bu salgından, hak etmediğimiz ölçüde bir üstünlükle kurtulacağız. Ama en önemli soru şu: Diğer türleri bizden kim kurtaracak?

Yorumlar

  1. Yaşar’ım, biraz ortalığı karıştırıp, senin müstesna beynini sıkıştırmaktan yararlı sonuçlar elde edeceğimi düşünüyorum.
    Kuran’da, Isa suresi 70. Ayette şöyle deniliyor imiş. (tercüme hatası olasılığı nedeniyle “”imiş”)
    “insanları yarattıklarımızın bir çoğundan üstün yarattık”
    Senin bu makalen veciz bir soruyla bitiyor. “Diğer türleri bizden kim kurtaracak?”
    Ya tersi olursa, diğer türler bir şekilde bizden kurtulursa, ya da biz bunu kendimiz yaparsak.
    Yani bu planlı veya sorumsuz delilik eseri pandemikler* (* yahu düşünebiliyor musun , insanoğlu eşyaya, maddeye zarar vermeden insanları öldüren Nötron bombası icat etti, bunu anlayabilmek hakikaten imkansız. Bu: insanoğlunun deliliğinin zirve noktası) küresel ısınma, bir nükleer savaş, aşırı radyasyon dalgaları ile kendimizi kısırlaştırmamız, ekilebilir toprakların kaybı ve açlık ki bunların hepsini yaşadık, yaşıyoruz, sonucunda dünya için birer kanserli hücre olan insan nesli, gezegenimizi yok olup terk eder ve mesela fareler sağ kalırsa, sonuçta kim kimden üstün olmuş olacak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Levent, evrende, anladığımız anlamda, can taşıyan kaç tane dünya vardır bilemem. Yoktur demek, vardır demekten çok daha zor. Sınırlı beynimle, ön görebildiğim; canlı birim hücre, hesaba sığan en büyük mucize. Virüsler apayrı kategoride, aynı hatta daha büyük bir mucize. Virüslerin avantajı, onların doğal düşmanı yok. Virüsler dışında her canlının doğal düşmanı var. Eşitsizliği yaratan, eşit koşullarda tüm canlıların en zayıfı, en düşük yetenek ve en düşük kapasiteli olan insanın beyninde taşıdığı akıldır. Evrenin total dengesini güncelleyen merkez, dünyaya hangi ayarları uygun görür bilinmez. Cansız Evren, matematikle ön görülebiliyor, iş canlılara geldiğinde, denge pamuk ipliğinin ucunda. Cansız evrenin yasaları izin verse bile, hak etmediği üstünlüğü sağlayan insan, gerek siyaseten, gerek can sıkıntısından kaşınıp durur. İnsanın doğal düşmanı kendisidir. Ama kendi içimizde ama kendi dışımızda. Nihayetinde, insan bir asırdan fazla yaşamaz. Fani insan toprağa karışarak eşitlenir. Gözlerinden öperim. Sevgiler.

      Sil
  2. Değerli Yaşar Ağabey, karantinada olduğumuz şu günlerde okumaktan keyif aldığım şeylerden biri seni blogun. Birçok yazın gibi bu yazı da beni düşünmeye itti. Dünya kendini efendi zanneden insana tabiri caizse 'ayar' çekti. Haberlerde drone ile çekilmiş boş şehir görüntüleri bile ne kadar kötü. Denizin kıyıları betona gömülmüş. Klişe de olsa bir gerçek, doğanın virüsü biz insanlarmışız.

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Mert, Düşünmek insan için bir nimet. Buna vesile olmak büyük onur. Beni, buna layık görmen bana çok hoş bir ödül oldu. Sevgiler.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

27 MAYIS CUMA 1960 BORNOVA İZMİR - İLK DARBE

EYLÜL 1965 ALSANCAK İZMİR - LİSE GİRİŞ SINAVI

11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS