BÜYÜK SAHRA'DA Kİ KORONAVİRÜS ORDUSU

 Bir insanın, H1 N1 soyundan türemiş herhangi bir virüsle enfekte olabilmesi için, bir kaç trilyon virüsü, ağız, burun mukozalarından, yahut göz küresine temasla almaları gerekiyor. Dünyadaki bütün insanları öldürecek kadar virüs, toplamda 1 kilogram ağırlığa bile ulaşamıyor. Burada viroloji dersi verme niyetinde değilim. Salgının ilk günlerinde, konu ile ilgili birkaç yazı yazıp, olayı kendi kafamda noktalamıştım. Yazdıklarımı kendi çevrem dışında kimsenin okumadığını biliyorum. 6 aydır konu ile ilgili hiçbir şey yazmadım. Ümit ettiğim hiçbir şey gerçekleşmediği gibi, aklıma bile getirmek istemediğim kaygılarımdan tamamı misli misli gerçekleşti. Korkum odur ki ; kaygılarımın çok daha ötesinde felaket boyutlarına ulaşılacak. O gün öyle demiştim şimdi yine öyle diyorum. Bu virüs insanlığın karşılaştığı en kırılgan ve çaresiz canlı kopyası. Yok olması, virüs sever dünyalılar tarafından engelleniyor. Dünya, maske taksaydı, bir buçuk metre mesafenin ne olduğunu öğrenebilseydi, zahmet edip elini yıkayabilseydi, bu virüsler mayıs ayına kadar yaşayamazdı. Ama hepimizin gördüğü gibi, bırakın hayatta kalmayı, bir buçuk milyon Adem oğlunu, Adem Baba'mızın yanına postaladılar. Ölümlerin kaç milyona ulaşacağını, hayatta kalmayı başaranlar görecek. Eğitim, öğrenim görmemiş olanlara cahil diyoruz. Bu kelimeyi ilk kullanan İslam peygamberidir. Onun üstün özelliklerinden birisi de, hiç kimseyi ayırmadan, insan suretindeki herkese karşı son derece nazik davranmasıydı. Yarım düzine nesil öncesinden, kardeş olduğu, bir can düşmanı edinmişti. Amr bin Hişam. Bu zat, tamamı birbirinin akrabası Kureyş halkının, en zengin ve nüfuzlu kişileri arasındaydı. Aynı zamanda, İslam'ın 2. halifesi Hazreti Ömer'in, öz annesinin dayısıydı. Bilgisine ve görüşlerine itibar edilip, tavsiyelerine başvurulduğu için, Ebu el Hakem lakabı ile de bilinirdi. Bütün servetini, Müslümanlara zulüm yoluna adamıştı. Onları yok etmek için, çıkıp da dönmediği Bedir Savaşı'nın masraflarını da o karşılamıştı. Hz Muhammed SAV, onun için Müslümanların Firavunu diyordu. Bu unvanla onu tanıyan pek yoktur. Ama cehaletin babası anlamına gelen, Ebu Cehil ismini bilmeyen Müslüman yoktur. Bu salgın sırasında nice Ebu Cehiller gördük, dinledik. Sonuncusu,  şöyle diyor: Ey Cemaat- ı müslimin, Sahra Çölünün Ortasında, trilyon kere trilyonlarca koronavirüs, kılıçlarını, kalkanlarını kuşanıp, rüzgar kanatlı atlarına binip, yola çıktılar. Yanlarına yüzlerce matara su alıp, susuz kalma riskini ortadan kaldırarak, sıcaktan, soğuktan havadaki oksijenden, güneşin ışınlarından, hiç etkilenmeden binlerce kilometre katedip, Türkiye'ye saldırıyor. Pazar günü evinizden çıkmayın, kapıyı pencereyi kapatın, bu virüsler başka virüs, kapından, pencereden, pis su atık borusundan giremezler. Yeter ki dışarı çıkmayın. Gerçi zaten yasak. Böylelikle çıkmamış olacaksınız. Bu fırtınalar birkaç hafta kadar devam edebilir. Başınızı kapıdan pencereden göstermeyin. Anında Hasta olursunuz. Benim bir Tıp tahsilim yok. Ancak, televizyondaki bütün sağlık programlarını izlerim. Zaten, ülkemizin güzel insanları diplomasız doktor, mühendis öğretmen v.s ...iken ne beis var canım. Yiyen yer. Gündemde kalmak maksat. Gerisi teferruat.

Bilgi kirliliği yoktur. Bilgiyi kirletenler vardır. Ne uğruna?

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

27 MAYIS CUMA 1960 BORNOVA İZMİR - İLK DARBE

EYLÜL 1965 ALSANCAK İZMİR - LİSE GİRİŞ SINAVI

11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS