GLİ SELEF KILIÇ HALEF

 GLİ nasıl telaffuz edilir bilmiyorum. 2004 yılında Ayasofya'da dünyaya gözlerini açan bu sevimli, tüylü dostumuza bu ismi turistler vermiş. O kadar çok sevilmiş ki, şimdilerde fenomen olan sanatçımız Aleyna Tilki'den yıllar önce fenomen olmuş. Kediler 15 yaşından sonra aşırı yaşlı kabul ediliyor. Fenomen kedimiz 16 yaşına geldikten sonra hızlı bir yaşlanma sürecine girdi. Ona moral olsun diye Ankara Pursaklar Belediyesi Kılıç ismini verdikleri bir kediyi Ayasofya'ya gönderdi. Kılıç en az Gli kadar sevimli, kar beyazı kabarık tüylü, bir gözü yeşil, bir gözü mavi bir Ankara kedisi. Bu arkadaşlık uzun sürmedi. Gli
 'nin yaşlılıktan kaynaklı çoklu organ yetmezlikleri baş gösterdi. İstanbul'un sevgilisine İstanbul valisi de ilgisiz kalmadı. Levent'te bir veteriner kliniğine yatırıldı. Bütün ihtimama  rağmen 7 Kasım 2020 de öldü. 
Hayatımda kedilerle ilgili birçok hatıram var. Kediler evin içini, köpekler dışını bekler. Bizim hiç kedimiz olmadı. Çünkü bir köpeğimiz vardı. Köpekler kedilerin ezeli ve ebedi hasmıdır. Bu çok çok önemli bir denge. Çünkü son çağlarda kediler ihmal edildi. Köpekler aklın alamayacağı boyutlarda dünyaya sahip oldu. Sahiplenilip, sorumluluğu alındığında ekolojik denge zarar görmez. Ancak başıboş kalan köpekler, çeteler oluşturup şehirleri parselliyor. Bu çeteler, yanlışlıkla kendi bölgelerine giren köpeklere, insanlara, çocuklara, yaşlılara, kısacası kime gıcık olurlarsa onlara daha çok da korkanlara saldırıyor. Sahipleri tarafından terk edilen köpekler de bu çetelere katılıyor. Kimi Alman kurdu, kimi Pitbull, kimi Terrier çeşit çeşit ne ararsan var. Bu çetelerle başım hep dertteydi. Yüzlerce kez saldırıya uğradım 4 kez de ısırıldım. Elimde herhangi bir şey yok. Şanssızlık. Bulunduğum yerde, gerektiğinde taş bile olmuyordu. Yağmurlu havalarda, İzmir'de, daha çok Park ve piknik alanlarında, kedi büyüklüğünde lağım farelerine rastlarsınız. Çünkü kediler yağışlı havaları sevmez. Fareler bunu bilir. Kediler izne çıktığında fareler bale yapar diye bir söz vardır. Fareler insanlardan ve köpeklerden korkmuyorlar. Köpeklerin kontrol ettiği alanlarda, yağmursuz havalarda bile lağım fareleri cirit atıyor. Bu alanlar genelde, daha çok da geceleri, alkolik ve madde bağımlısı  bimekanların  işgalindedir. Bazıları sızar kalır. Aynı mekanın 4 ayaklı tüylü sahipleri, bu meczupları hemen sahiplenir ve korumaya alır. Böyle bir pozisyonda karşılaşırsanız, sakın ha o tarafa doğru gitmeyin! Bir keresinde böyle bir hataya düştüm de bir düzine köpek saldırdı. Kediler insanlara hiç saldırmaz. Çünkü onlar birine yalakalık etmek için kuyruk sallayıp tetikçilik yapmaz. Çok temiz, çok asil çok seviyeli ve mesafelidirler. Milyonlarca insanın hayatını kurtarmışlardır. Kimilerinin dediği gibi nankör, şeytan, uğursuz, lanetli değillerdir. Bunları kim mi diyor, Kilise diyor. Onun sapık lideri diyor. Papa olsun da sapık olmasın. Böyle bir şey yok. Yeri geldikçe bahsetmek istediğim o kadar çok zulümleri vardır ki dile getirmeye bir ömür yetmez. Samimi müritlerine Müslüman kanı dökmek helaldir demiş, Anadolu kan gölü olmuştur. Gerçi haçlıların çoğu bir daha ülkelerine dönememiş, döktükleri kanın bir kısmı onları boğmaya yetmiştir. Ama insanlık çok acı çekmiştir ve hala çekmeye devam ediyor. Bu aşağılık yaratıklar, yine kendileri gibi sapık 115 kardinalin oylarıyla, çeşitli hileli dengeler gözetilerek, lanetli hesaplar yapılarak seçilir. İsimleri Aziz isimleri ile değiştirilir. Bu sonuncu uğursuz Aziz Franciscus'un lakabını kullanıyor. Bundan önceki Alman Benediktus adını kullanıyordu. Kilisenin üzerindeki kadın ve çocuk istismarları fırtınasını  karşılayacak güçte değildi. İstifa etti. 500 yıldır istifa eden başka bir sapık yok. Mevki, ömür boyu süren bir koltuk. Şimdiki alçak lanet, iş başına geçer geçmez, kilisenin yapmış olduğu taciz ve tecavüz suçları gündemini değiştirmek için ilk iş olarak Türklere beddua ayini yaptı.  Bizden kaç kişi fark etti bilmiyorum. Anlı şanlı demokrasi havarisi Batı liderleri bu köpeğin telkinleri doğrultusunda batıdan doğuya doğru bir Türk ve Müslüman nefret rüzgarı estiriyorlar. Kendini demokrasi beşiği sayan Fransa başta olmak üzere Müslümanlara karşı olmadık baskılar uyguluyorlar. Daha da arttıracaklar. Ancak bu da geçer. Siz, insanların biyolojik ve fizyolojik gereksinmelerine ters bir yaşam empoze ederseniz, evlenmelerine izin vermediğiniz papazlar önce öncüllerinin tecavüzüne uğrar, sonra da fırsat bulduklarında, hemcinsleri, kadın, çoluk, çocuk ayırt etmeksizin her fırsatta, zayıf gördüklerine tecavüz eder. Bu gerçek, hedef şaşırtmak için, hedef göstermiş olduğunuz 2 milyara yaklaşan Müslümanın tamamını öldürmüş olsanız bile değişmez.
1233 yılında, 9. Gregoryus unvanlı sapık, şeytanın ajanı saydığı siyah kedilerin tamamının öldürülmesi için bütün kiliselere Vox in Rama başlıklı bir beyanname gönderdi. Engizisyon döneminde bu beyanname biraz daha genişletilerek, kırsalda dolaşan, evsiz, bekar ve yaşlı kadınlar cadı avı ile toplanıp, kilisenin şeytan papazları tarafından, içlerindeki şeytan çıksın diye, sopalarla ölümüne dövüldü. Şanslı olanları dayak yerken ölüyordu. Ölmek bir şanstı çünkü ölmeyenler, meydanlarda, katrana bulanıp yağlı direklere zincirlenerek yakılıyordu. Dağlar gibi kümelenmiş odunlar yanarken, aynı ateşe, yakalanıp çuvala konmuş kediler de atılıyordu. Bu rezil facia, insanlıktan nasibini almayıp, körü körüne yanlışa tapan Hristiyanların coşkulu sevinç çığlıkları arasında, 19. Yüzyılın başlarına kadar devam etti. Ah yerde kalmaz. Kedilerin yavaş yavaş yok olması ile ortalık farelere kaldı. Fareler uzun yaşamaz. Ömürleri üç yılı pek geçmiyor. Yılanlar, kanatlı yırtıcılar ve kediler olmasa bütün dünyayı istila eder. Çünkü yılda 7 kez ve ortalama bir seferde 7 yavru doğuruyor. Teorik olarak 10 milyon yavrusu olabiliyor. Kediler kilise tarafından ortadan kaldırıldığında, Avrupa bir fare diyarı haline geldi. Başta veba olmak üzere büyük salgınlar yaşadı. O günkü Avrupa nüfusunun en az yarısı öldü. Kilisenin baskısına rağmen bu rakamın 200 milyon civarında olduğu yazılıp çizilir. Ben küçükken, bir gün bir kediye taş atacak oldum. 5 yaşında ya vardım ya yoktum. Ablam beni kenarı çekti. Çok günah dedi. O kedi yavrusu ölse, 7 cami yaptırsak vebalini ödeyemeyiz. Bu söz beynime kazındı. Kendi insiyatifim olduğunda, hiç bir kediye zarar verdirmedim. Bu son salgında, Covid-19 patlamasının, Latin Avrupa dediğimiz, Katolik kilisesinin dominant olduğu, İtalya, Fransa, ve İspanya'da başlaması tesadüf değildir. Kilise önündeki ayinlerinde yüzlerce kişiye aynı kaşıkla kutsal su içirdiler. 
Kilise var olduğu sürece insanlık güvende değildir.

Yorumlar

  1. Sevgili Yaşar'ım. Vatikan, uluslarası finan kapital dünyasında büyük sermaye varlığı ile önemli bir aktör.(Baba 3) Gelgelelim bu dünyanın büyük aktörleri büyük çoğunluğu ile yahudi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Levent tam tamına öyle.
      Gözlerinden öperim.

      Sil
  2. Kaleminize sağlık! Öyle güzel ifade etmişsiniz ki!

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

27 MAYIS CUMA 1960 BORNOVA İZMİR - İLK DARBE

EYLÜL 1965 ALSANCAK İZMİR - LİSE GİRİŞ SINAVI

11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS