SÖZÜN KISASI - 53

 - Kurnazlar aklından ziyade yüreğine hitap eder; tam yüreğinden vurmak için. 
 - İyi niyetliliğinizi saflık mertebesine indirip açık vermeyin! Çünkü, bir köşede sinip, sizin üzerinizden proje üreten fırsatçılardan başka türlü sakınamazsınız. 
 - Kurnazlar, bir türlü ders almayanların sırtından geçinen, gönüllü hayat dersi hocalarıdır. 
 - Rahatı bozulmasın diye, etliye sütlüye karışmayan, suya sabuna dokunmayanlar sürüsü sayesinde, apartman yöneticileri, kooperatif başkanları, sendika ağaları, dernek başkanları, siyasiler takımı vs...türemiştir.
 - Dost postu, kusursuz bir tuzaktır.
 - Aniden zuhur etmiş dostluklar taraflardan birinin projesidir.
 - İyiliklerini abartanlar, kötülükleriyle övünenler kadar tiksindiricidir.
 - İyi niyetiniz, size, altında ezileceğiniz faturalar kesebilir.
- Eşek semersiz, at eğersiz, it tasmasız kalmaz.
 - Ölmeden özgürlük yok!
 

Yorumlar

  1. Sevgili Yaşar abi,
    okyanusun ortasında, neredeyse kuzey kutbuna yakın, kuzeye doğru seyir edip, 1 Nisan tarihli eski bir radyo karavan yayınını köprü üstunde dinlerken, sesinizi duymak bir de üstüne selaminizi almak bu fakir denizciyi nasıl mesut etti anlatamam. Aleykum selam, selam, sevgi ve hürmet bizlerden 🙏
    Sağlığınızı ve sesinizi duymaktan çok memnun oldum. Yazılarınızı ilgiyle okuyorum, kaleminize ve emeğinize sağlık. Sesinizi daha çok duymayı ve kısmetse bir gün yüz yüze de gelebilmeyi çok arzu ediyoruz. Sevgiler selamlar, Allah selamet versin 👋🙏🙏

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Ali,
      Dayım Yahya, kaptan idi.
      Hayatım boyunca birkez gördüm.
      Üzerinde kaptan
      üniforması vardı.
      1962 yılının son baharıydı.
      Ona hayran olmuştum.
      Beni ona benzetirler.
      Lise sonda Denizcilik
      Yüksek okuluna müracaat ettim; niteliklerim yeterli bulunmayıp, sınava kabul olunmadım.
      Ben denizcileri çok
      Şanslı İnsanlar olarak görürüm.
      Bence, özgürlüğe en çok onlar yaklaşır.
      Gözlerinden öpüyorum.

      Sil
  2. En özgür gördüğünuz denizciler in özgürlükleri bir demir kutucukla sınırlıdır aslında, ama denizciler de hayal gucleri en kuvvetli insanlardır.
    Hele ki günümüz denizciliginde 9-10 ay o kutucuktan çıkamayan denizciler mevcut. Yani aslında her şey göründüğü gibi değil. Sizin gibi, her gün saatlerce yürumeyi seven ve sağlığından dolayı böyle bir mecburiyeti olan bir insanın, sınavda başarılı olmaması sizin bugunleriniz açısizdan isabet olmuş ((:
    Mevlana nin bir sözü bunu ne güzel açıklıyor. İstediğin bir şey olursa bir hayır, olmazsa bin hayır arayin.

    Selamlar, sevgiler. Sağlıkla kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Ali,
      İnsan türü için özgürlük ufkun ötesinde birşey.
      Benim, Yüksek Denizcilik Okulu sınavına müracaatım reddedildikten sonra,
      Kaderin cilvesi olsa gerek, askerliğimi bahriyeli olarak yaptım.
      Kaderin bir ilave cilvesi daha varmış meğer.
      Benim birliğim 5.Deniz Topçu Taburu idi. Deniz ile ilgisi yoktu. Denizciler için sürgün yeri sayılıyordu.
      Gerçek bahriyeliler bunlara tatlı su bahriyelileri diye takılırdı.
      Yine de, bir yıllık bu sürede karacı üniformasını çıkarıp, İstanbul'a gidip kendi paramla bir yazlık, bir de kışlık deniz subayı üniforması aldım. Çünkü ordu hekim yedek subaylar için her nereye kura çekerse çeksin, sadece karacı üniforması tahsis
      ediyordu.
      Haki renk üniformayı, hemen hemen hiç giymeden duvara astım.
      Bir yıl sonra denize ilişmeden bahriye üniformasıyla teğmen rütbesi takarak tezkere aldım. Kimimiz demir kutucukta, kimi de benim şu anda olduğum gibi, betonarme kutucukta ömür denen bilinmezi sürdürüyoruz.
      Sevgilerimle.

      Sil
    2. Sevgili Yaşar abi,

      Bir an bu yanıtı radyoda anlattığınızi hayal ettim, ne hoş olurdu. Yine ne kadar ilginç ve güzel bir anı.
      Bir an bana Denizcilik lisesi ve yüksek okulunda hevesle Denizci uniformalarimizi ilk giydiğimiz günleri aklıma getirdi. Üniformanin ağırlığını ilk hissettiğimiz gunler ve hakkını vermek için, sivilde gezerken takındığımiz tavırlari hatırladım,tebessum ettim.
      Sizin de dediğiniz gibi kimimiz demir, kimimiz beton kutucuklarda sayılı gününü tamamlıyor ama, ister kutulara ister sıkıntılı vücutlara da hapis kalsak, hayal gücünün ve zihninin basaramayacagi bir şey olmadığınin en güzel kanıtı değil midir Stephen Hawking. Ben sınırlarin sonsuz olduğunu dusununlerdenim, aynen şu an köprü ustunde pruvaya baktığımda gördüğüm sonsuz okyanus ve mutluluk vaad eden hayallerim gibi, sevgiler selamlar sağlıkla kalın

      Sil
    3. Sevgili Ali,
      Salgın yaşlılar kulübünü çok kötü vurdu. Çevremden birçok kişi öldü.
      Çok da eziyetli bir ölüm.
      Bloktaki bazı yazılarımda bu konuyu işlemiştim.
      Radyo günlerimde sizlerle kurduğumuz sinerji inanılmazdı.
      Hüseyin Canbulat başta olmak üzere yorumlarıyla bana pencere açan arkadaşlara verdikleri destek o günlerin motivasyonunu sürdürmeme çok yardımcı oldu. Olmaya da devam ediyor. Üniformanın ağırlığı hissedebilenler için gerçekten apayrı ve yaşamayanların anlayamayacağı bir duygu. Sen değinince ben de 46 yıl öncesine gitmiş oldum.
      Güzel oldu.
      Sevgiler.

      Sil
  3. Sevgili Yaşar abi,
    Allah rahmet eylesin gidenlere, kalanlara da Allah selamet versin. Biz de sizin programlarınızı sık sık sitayisle anıyoruz. Keşke sesinizi tekrar düzenli duyabileceğimiz bir program olsa.
    Üniforma dediğiniz gibi ayrı bir yazı konusu, benim de üniforma ile çok anım vardır.
    Size güzel şeyler hatirlattiysa bu mevzubahis, çok sevindim.
    Kaleminize sağlık, yazılarınızı ilgiyle takip ediyoruz.
    Sevgiler, selamlar. Sağlıkla kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Ali,
      Hayatlarımız, başkasının hayatları ile kesişen ortak alanların kendimize bakan tarafı.
      Ancak, onlar giderken sadece onlara bakan taraf gitmiyor, bizim taraf da siliniyor.
      Böylece azalıyoruz.
      Yüreğimizde yürek yakan anılar olarak kalıyorlar.
      Radyoya ulaşmak en az 3 araç ve 3 saatlik bir yol. Bir de dönüş var.
      Salgından beri neredeyse hep evdeydim.Oğlum dahil kimseyle temas kurmadım.
      Bütün düzenim değişti.
      Yürürümek de yasaklarla birlikte anılarımdaki yerini aldı.
      Yaş 72.
      Herşey altüst.
      Gelecek, reparasyonun ne kadarına izin verir, yada vermez kestiremiyorum.
      Sizler ve dış dünya ile
      temasın bu blog.
      İyiki oğlum bunu yapmış.
      Tam manasıyla da
      Tekniğine hakim değilim.
      Bazan aksıyor.
      Bozulacak diye kaygılanıyorum.
      Gittiği yere kadar devam edeceğim.
      Daha fazlasını şu an için düşünemiyorum.
      Hepinize teşekkür ediyorum.
      Gözlerinden öpüyorum.
      Sevgiler.

      Sil
    2. Sevgili Yasar abi,
      Tekamulunu tamamlamis ruhlarin daha guzel bir yere gittigini dusunurum hep, o yuzden aramizdan ayrilanlara ilk basta uzulsem de, iyi bir yere gittiklerini dusunup, geride biraktiklari anilara guzelliklere sukrederim her zaman, bu da ayriliklari bir nebze hafifletiyor. Aksi takdirde hic uzulmeyelim diye, bugune kadar tanidigimiz ne kadar guzel insanla hic iletisim kurmamali mi idik ?

      iyi ki bu bloga baslamissiniz, oglunuz da size bunu kurmus. Sizin telefonunuz akilli telefon mu, su buyuk ekranli dokunmatik olanlardan ?
      Sizin yurumeyi sevdiginizi biliyorum, herhalde bu salgin illetinden evde kaliyorsunuz? Bu salginin ilk donemlerinde, evden cikma yasaklari doneminde, bir yurume makinesi tecrube etmistim. Oldugunuz yerde adim atmanizi sagliyor, bunun tam size gore oldugunu dusunuyorum. Boylelikle evde yuruyusunuzu yapmis ve salgin tamamiyle gecince de tekrar gunluk 25-30 km lik mesafelerinizi yapmaya hazir olursunuz.
      Bu yuruyus makinesi ve tedarikiyle ilgili ayrintili bilgiye ihtiyac duyarsaniz, ben yardimci olmaya calisirim.
      sevgiler, selamlar, saglikla kalin.

      Sil
    3. Sevgili Ali,
      Ben cep telefonu kullananlardan değilim.
      Bu telefon eşimin.
      Oppo a73.
      O evde iken kullanabiliyoruz.
      Tabi telefon çalınca, daha doğrusu telefon olarak kullanımı dışında blog yazabiliyorum.
      Bazan, bir satırı yazmak bir saatimi alıyor.
      Hiç vaz geçmiyorum.
      Arnavut inadı.
      Bir yazımda telefon allerjimin sebebebini anlatmıştım.
      1985 sonbaharında telefonla ilişkimi kestim.
      37 yıl olmuş.
      Ben de, senin gibi, bizi bırakıp da gidenlerin buralardan çok daha iyi yere gittiklerini düşünüyorum.
      Buradan kötü bir yeri arasak da bulamayız.
      Bunu yaşayarak öğrenme şansım oldu.
      Salgın başladığında 70 yaşındaydım.
      Bir süre öncesinde ömrümce dünya ay arası mesafeyi yürüyüp, dönüş yolunu yarıladığımı düşlemiştim.
      Acaba dünyaya dönmeye ömrüm vefa edecekmi diye kendime sual etmiştim.
      Korona cevapladı.
      Hayır dedi.
      Son aşıdan sonra ve yasaklar kalkınca yeniden yürümeye başladım.
      Ancak o ben gitmiş.
      Bu suret gelmiş.
      Sağ kalabilmek için devam şart.
      Bir bakıma zirveden mecburi iniş yaptım.
      İlgine müteşekkirim.
      Çok duygulandım.
      Gözlerinden öperim.

      Sil
    4. Sevgili Yasar abi,
      Rica ederim ne demek.
      Tekrar yurumeye basladiniz diye anliyorum, dogru mu ? Tekrar yurumeye basladiysaniz, yavas yavas mesafeler de acilir diye dusundum, rodaj bir sure alicaktir gayet normal degil mi ((:
      Telefonu sundan sordum, bu telefonlarda goruntulu sohbetler de oluyor, belki dedim, sizinle, Huseyin Canbulat I da ekleyip bir sohbet etme sansimiz olur mu acaba ? Watsapp diye bir mesajlasma platformu uzerinden bu yapilabilir diye dusundum ama bilmiyorum sizin icin makul mudur ? Bir kac arkadasimiz da var ayni sekilde, arada sizi sikmadan rahatsiz etmeden sesinizi duymak isteyen.
      Kusura bakmayin, seferdeyim, internet baglantisi sorunlu, hizli bir sekilde cevap vermem biraz zor oluyor.

      Sevgiler, selamlar, saglikla kalin.

      Sil
    5. Sevgili Ali,
      Şu anda sana yazmaya başladığımda, nasıl oldu bilmiyorum, ekran gitti.
      Güçlükle buldum.
      Herhalde, bir şekilde bir şeyi yanlış yapıyorum.
      Bir ay önce yeniden yürümeye başladım.
      Dediğin gibi yavaş yavaş açılacak.
      İnşallah.
      Telefonum yok.
      Bu telefon eşimin.
      Annesi 90 yaşın üzerinde.
      Bornova' da oturuyor.
      Biz Bayraklı'da.
      İki ev arasında mekik dokuyor.
      Çarşı - pazar, hastane vs derken ne onu ne de telefonu görüyorum.
      Aslında 1985 yılından beri telefonu ne evde ne de işte elime kendi isteğimle almış değilim.
      Bu durumu blogda yazmıştım.
      Eğer telefon sıkıntımın üstesinden gelebilirsem, önce Hüseyin Canbulat'a
      telefon edeceğim. Çünkü sözüm var.
      Sonra seni arayacağım.
      Yani Allah nasip ederse.
      Eğer yazı ulaşır ise lütfen bildir.
      Çünkü yazı yazarken çıkan sorunu bir türlü bulamadım, dolayısıyla kontrol altına alamadım.
      Bayram hepimize mübarek olsun.
      Sevgiler.

      Sil
    6. Sevgili Yaşar abi,

      Yanıtınız geldi, demek ki krizi çözdünüz tebrikler.

      Eşinize Allah kolaylık versin, gerçekten sıkıntılı bir dönem geçiriyor olmalı.
      Ben de sizin bayraminizi şimdiden kutluyor. Inşallah telefondan da sesinizi duymak dileğiyle. Sevgiler selamlar sağlıkla kalın.

      Sil
    7. Sevgili Ali,
      Her ne kadar yazmama zorluk çıkarsa da, dış dünya ile tek köprümün çökmemiş olmasına memnun oldum.
      Oğlum, salgından sonra halleder ümidindeyim.
      Bundan tam 51 yıl önce yine böyle bir Nisan günü nişanlım ile Bornova'dan Karşıyaka'ya gitmiştik.
      Bir haftalık nişanlıydık.
      İskelede bir banka oturmuştuk.
      Deniz çok hafif çırpıntılıydı.
      Önümüzde üçerli bir yunus sürüsü belirdi.
      Filmlerde görüyordum ama bu gerçek ve de bize özeldi.
      Birkaç dakikalık dalıp çıkma gösterisi yapıp gittiler.
      Körfez hızla kirlendi.
      Yunusları bir daha görmedim.
      Sen görürsen benden de selâm söyle.
      Sevgiler.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

27 MAYIS CUMA 1960 BORNOVA İZMİR - İLK DARBE

EYLÜL 1965 ALSANCAK İZMİR - LİSE GİRİŞ SINAVI

11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS