KASIM 1967 ALSANCAK İZMİR - DİYET

Üç fen D sınıfında günler ilerliyordu. Birbiriyle gayet iyi geçinen ayrılmaz bir ikili dikkatimi çekmişti. Hem derslerinde başarılı hem arkadaşlıkları ve sınıfla ilişkileri çok güzeldi. Zaten Bu sınıfta her öğrenci ayrı bir fenomendi. Levent Ünsal ve Erginer Ungan ikilisinden bahsetmek istiyorum. Paralel bir hayat sürüyorlardı. Her ikisi de liseden sonra İstanbul Teknik Üniversitesi mühendislik bölümüne gitmişler, Özel sektörde çalışmışlar, sağlam aileler kurmuşlar, 2'şer kız sahibi olmuşlar ve 50 yıldır ilişkilerini hiç kesmeden sürdürmüşlerdi. 1967 kasımında, matematik dersinde hocamız Rıfat Türkeli namı diğer "Kroş" sınıfa dönüp şu doğru parçasını ,birbirini kesen iki çizginin arasına yerleştirin bakalım dedi. Biz trene bakar gibi seyrederken, Levent Ünsal parmak kaldırdı. Hoca ona gel bakalım "Amca" dedi. Bize hadi bakalım amca. Tahtaya kalk amca. Yanındaki kalksın amca. Diye hitap ederdi rahmetli hocamız. Levent kalktı ve yaptı. Hepimiz öğrenmiş olduk. Sentetik geometri zordu. Bize zordu ama onların ikisi için zor değildi. Erginer'e sonra tekrar döneceğiz. Biz şimdi Levent'te devam edelim. Levent Şirinyer'de oturuyordu. 6 yaşına gelmeden babasını kaybetmişti. Yani ağzında Gümüş kaşıkla doğmamıştı. Sıradışı bir mühendisliği vardı. Eline kaynak makinesini alır, demirleri ekler keser, biçer, frezeye tutar ve sonunda kimsenin yapamayacağı harika makineler inşa ederdi. Bornova sanayide bir dükkan tutmuş, Levent makine adıyla imalata başlamıştı. Sanayide, onu herkes tanıyor çalışkanlığı ve dürüstlüğü ile seviliyordu. Orada herkesin Levent abisi idi. Kazancını savurmuyor işini ilerletmek için kenara koyuyordu. Bu şekilde aletlerini tamamlıyor, yenileri için aynı yolu izliyordu. Kendisi işçilerinden çok çalışıyor, işçilerini kendinden çok gözetiyordu. Son olarak 16 bin dolara bir freze almıştı. Özel sektörün kuralları vardı. Oyunu kuralına göre oynamak gerekiyordu. Adama göre iş yapılmazdı. İşe göre adam alınırdı. Ve de akraba ile yenilir içilir fakat alışveriş edilmezdi. Hele ki bu çok çok özel bir akraba olursa. Onlar söz dinlemez, alınması gerekli tedbirleri de almazlardı. Nitekim Çok yetenekli fakat gözlük takması gereken yerde bunu yapmayacak kadar tedbirsiz ve toy akrabanın gözünü demir çapak alıvermişti. Hastaneler İstanbul'a sevk etmeyince, iş başa düşmüştü. Levent kayınbiraderini alıp İstanbul'da ameliyat ettirmiş, yanında refakatçi kalmış, elde avuçta kenarda köşede kalmış bütün maddi imkanlarını kullanmış, üzerine de borç yapmıştı. Bu arada işler aksamıştı. Gider çok gelir yoktu. Ekonomik krizler de üst üste gelmişti. Hayatını kazanması çok zorlaşmıştı. Üstelik, göz de kurtulmamıştı. Bütün iyi niyetli çabanın karşılığı kocaman bir sıfırdı. Fakat çok iyi mühendisliği vardı. 60 yaşına gelinceye kadar batmadan devam etti. Artık şirketini kapatmak istiyordu. Fakat borçları kapanmadığı için bunu yapamıyordu. Dişinden tırnağından artırarak edindiği evi ipotekliydi. Her şeyin ötesinde yapmış olduğu fedakarlıklar göz ardı ediliyor, kaybedilen gözün diyeti gözüne sokuluyordu. Bu Allah'ın bile gücüne gitmiş olacak ki! Talih yüzüne gülümseyiverdi. Kayseri kökenli büyük bir Holding onu  bünyesine transfer etti. Aldığı transfer parası oldukça iyi bir miktardı. Onunla şirketinin borçlarını ödedi. Şirketi kapattı. Evini ipotekten kurtardı. İşlerini düzene koydu. Sonra da oradan emekli olup ayrıldı. Bu 70 lik delikanlı ve sıradışı mühendis, yine boş durmuyor. Çok iyi tanındığı bu piyasada, teklif edilen işleri olabildiğince, evinden home ofis tarzında devam ettiriyor. 100 yaşıma kadar çalışacağım diyor. Ben de gülüyorum. Evini ipotekten kurtardığı gün beni Kayseri'den aramış mutluluğunu paylaşmıştı. O sıra ben de Konak Deri ve zührevi hastalıklar dispanserinde hasta bakıyordum. Ogünkü mutluluğu bana öyle iyi gelmiştiki. Yorgunluğumu unutmuştum. Teselli mükafatını en sonunda yakalamıştı. Düşünüyorum da, bu sıradışı insanlar imkan bulsaydı neler yapmazlardı. Murphy, Kanunlarını herhalde bizler için yazmıştı. Belli ki, yazmaya da ara vermemişti.

Yorumlar

  1. Yaşar'cım, çok sevgili, güzel dostum.
    Canım ciğerim, iki gözüm.
    Beni ne güzel anlatmışsın böyle.
    Vallahi de mutlu oldum.
    Gözleriden öperim.
    Levent Ünsal

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

27 MAYIS CUMA 1960 BORNOVA İZMİR - İLK DARBE

EYLÜL 1965 ALSANCAK İZMİR - LİSE GİRİŞ SINAVI

11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS