MART 1959 BORNOVA İZMİR - 3'ER 3'ER 100'E KADAR

İlkokul 2. Sınıf 2. sömestre derslerine devam ediyordum. Tembeller sırasında Yurtlu olmayan 2 öğrenciden biri iken ovadan arkadaşım Bulgar göçmeni Şaban'ın 14 Şubat 1959 yılında Ağaçlı yolda uğradığı trafik kazasındaki vefatı ile tembeller sırasında bir nazar boncuğu gibi tek kalmıştım. Yeni öğretmenimiz çok faal bir insandı. Çevredeki bitki örtüsünden, civar köyler, semtler, dağlar, tabiat olayları, kitapta olup olmayan bir sürü müfredat ile ilgili bilgiler veriyordu. Matematiğe de önem veriyordu.İlkokul ikide öğretilen kerrat cetveli dışına çıkıp üçer üçer 100'e kadar saymayı ödev verdi. 1 hafta sonra sırayla herkes sayacak dedi. Bundan not verecekti. 3. Sınıfa geçmenin yolu bu ödevden geçecek diye anlamıştım. Tembeller sırasını bir telaş aldı. Birer birer yüze kadar saymasını bile bilmiyorlardı. Tabii ikişer ikişer saymayı da. Ben boş zamanlarımda kendi kafamdan ikişer ikişer saymayı öğrenmiştim. Ama üçer üçer saymak ve bunu hızlı yapmak kolay görünmüyordu. Tamamı yaşça benden büyük tembeller sırası kaygılıydı. Birkaç ders ne yaparım diye düşünerek vakit geçirdim. Tenefüste bile kafam ona takılmıştı. Bahçede dalgın dolaşırken yine bizim sınıftan Güçlü kuvvetli kocaman kafalı çivi Ali lakaplı Ali Işın koşturmaç oynarken bütün hızıyla bana çarpmıştı. Bir anda kendimi yerde buldum. Ağzım burnum dağılmıştı. Sersemlemiştim. Burnum çok kötü kanıyordu. Yurtlulardan 2 arkadaşım beni kucaklayıp öğretmen odasına götürdü. Hayal meyal hatırladığıma göre öğretmenler odasında bir kanepeye sırt üstü yatırıldım. Burnuma tampon yaptılar. Kendime geleyim diye kolonya koklatılar. Sonraki derse kadar orada uzandım. Kanama durmuş fakat burun ve sinüs bölgesi çok ağrıyordu. Öğretmenimiz bana o günle ilgili sorular sorup kendimde olup olmadığımı kontrol etti. Çok ağrım olduğunu söyledim.Sırada oturmak da güçlük çektiğimi görünce beni eve göndermeye karar verdi. Tek başıma gitmemi uygun görmedi. Sıra arkadaşım 2 yurtlu ile eve gitmeme izin verdi. Yolda giderken bana çarpan arkadaşı bir güzel benzettiklerini söylediler. Birden ağrımı unuttum. Onların tam desteğini kazandığımı anlamıştım. Bir kazaydı dedim. Aklını başına toplasın. Dikkat etsin. Bu okul onun babasının ahırımı dediler. Kardeşlik ne güzel şeydi. Söz bir hafta sonraki üçerli sayma işine gelmişti. Hep beraber düşünelim dedim. Beni eve götürüp döndüler. Ertesi güne kadar hep bu konuyu düşündüm. Düşünürken kafamda bir yol buldum. Ağrım ne zaman geçmişti fark etmedim. Tembeller sırası beni aralarında görünce memnun oldu. Önce onlara bulduğum üçerli sayma metodunu söyledim. Ve saydım. İnanmayıp şaşırdılar. Zihnimde tahtaya rakamları yazılmış farzedip oradan okuyordum. Böylece her rakamı tek tek düşünüp vakit kaybetmiyordum. Olmaz dediler. Üçten başlayıp içinden birer birer 3 sayı ekleyip 6'yı buluyorlardı. Ancak sayılar ilerledikçe şaşırıp hata yapıyorlardı 40'a bile gelemiyorlardı. O zaman bir mukavvaya yazalım herkes tek tek ezberlesin dedim. Bu akıllarına daha çok yattı.Bu gayret bizi birbirimize daha çok yaklaştırmıştı. 1 hafta sonra tembeller sırasından 3, çalışkanlar sırasından 12 öğrenci hemen hemen 102 rakamına 1-2 hata ile ulaşmıştı. O gün mutlu günlerinden biriydi. Tembeller sırasından 3 yurtlu arkadaşımla beraber 3. sınıfa geçme ümidim belirmişti. Yıl sonunda tembeller sırasından benle birlikte 4 kişi 3. sınıfa geçmiştik. Diğer yurtlu 20 arkadaşım sınıfta kalmıştı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

27 MAYIS CUMA 1960 BORNOVA İZMİR - İLK DARBE

EYLÜL 1965 ALSANCAK İZMİR - LİSE GİRİŞ SINAVI

11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS