10 MART 1986 DIŞKAPI ANKARA HER ÖLÜM ERKEN HER ÖLÜM ACI

İzmir dönüşü pazartesi muayenelerine başlamak üzere hastaneye gittim.Pazartesi sorunlarından birinin kucağıma oturmak üzere olduğunu hissettim. Birinci kattaki odama çıktığımda, 1,9 metrelik hemşehrim olan genelev kadını eşcinseli odamda beni bekler buldum. Cüssesi her gördüğümde beni ürkütüyordu. Aslında ilk günlerdeki negatif davranışından çok uzak ve son derece saygılıydı. Bu defa çok çok üzgündü. Baştan aşağı siyah elbiseliydi. Başında siyah bir başörtüsü vardı. İlk defa örtü taktığını gördüm. Gözleri ağlamaktan şişmişti. Aynı mekan kadrosundan bir kadın iki gün önce 8 Mart Cumartesi gecesi bir cinayete kurban gitmişti.Hafta sonu İzmir'de olduğum için basın ya da çevreden duyma şansım yoktu. Yerel basın iki gündür bu haberi veriyormuş. Elindeki gazeteyi bana uzattı. Gazetedeki fotoğrafından kim olduğunu hemen tanıdım. Bana hiç zorluk çıkarmayan hastalarımdan biriydi. 25 yaşındaydı. İçim burkuldu. Nasıl oldu diye sordum. İçerde oldu deyince şaşırdım. Siz orada yok muydunuz diye sordum. Hem ağladı hem anlattı. Müşterinin biri patron vekiline özel ödeme yapmış. Oda kapısının anahtarını da alıp kapanışta teslim ederim demiş. Yarım saat kadar kaset teybin sesi en yüksek volümü ile çalmaktaymış. Sonra tam bir sessizlik hakim olmuş. Bir saat falan sonra sessizlikten tedirgin olmuşlar. Kapıyı çalmışlar. Kapı açıkmış. Kilitli olmasını bekliyorlarmış. İçeri girip lambayı açınca arkadaşlarının boğularak öldürüldüğünü görmüşler. Kadınlar muayeneye gelmeye başlamıştı. Çoğunun başında siyah örtü vardı. Kadına gazeteyi geri verdim. Başsağlığı diledim. Odamda preparatları incelerken mikroskobun  objektif ve oküleri silmek için aletin gövdesine sarmış olduğum beyaz tülbent gözüme ilişti. Acaba başındaki siyah tülbent yemeniyi, bu beyaz tülbent yerine kullanmam için bana verebilir mi diye sordum. Çok duygulandı. Zaten bir ses sanatçısıydı. Ve onlar çok duygulu olurlar. O beyaz tülbenti bana verir, sen de bunu oradan çıkarmazsan seve seve veririm dedi. Meğer bu yemeniyi ölen kadın ona hediye almış. Alıp o gün boynuma taktım. Her şey gibi, buda bir saat içinde herkes tarafından duyuldu. Acılarını paylaşıyor olmam onları çok etkilemişti. İlk defa olarak anlayış gördük. Ölüm, kısa bir süre için dahi olsa herkese, insan olduklarını hatırlatıyordu. O anlarda insanlar, negatif duygularından sıyrılıp kardeş olduklarını hatırlıyorlardı. Personel bile, birkaç günlüğüne gözüme eskisi kadar itici gelmemişti. Mikroskobun gövdesine sardığım siyah tülbent yemeni beyaz olandan daha kullanışlı idi. Kolay kirlenmiyor, kirlensede göstermiyordu. Ertesi yıl 8 Mart 1987'de sahibine iade etmeyi düşünüyordum. Ama pazara denk geldiği için 9 Mart pazartesi 1987'de teslim ettim. Yine ağladı. Her hatırladığımda benim de içimden ağlamak geliyor. Bu gün,bu olayı bana tekrar hatırlatan şey ise, Jacinda Ardern, Michelle Evans ve Will Connolly'nin içimi ısıtan örnek davranışlarıdır. Hiç tanımadığım ve büyük ihtimalle tanımayacak olduğum bu saygıdeğer insanları sevgi ve muhabbetle kucaklıyorum. Böyle insanların varlığı, gelecek için umutları yeşertiyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

27 MAYIS CUMA 1960 BORNOVA İZMİR - İLK DARBE

EYLÜL 1965 ALSANCAK İZMİR - LİSE GİRİŞ SINAVI

11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS