5 KASIM 1985 DIŞKAPI ANKARA TAHLİLE SABOTAJ

Salı günü muayeneye gelmesi gereken kadınların neredeyse tamamı kontrol için geldi. Onlara da tek tek kan alınırken, tek seferlik enjektör kullanılmasının önemi vurguladım. Bir önceki gün bu konudaki uyarılarım genelevde yankı bulmuş ki üçte biri yani 150'nin üzerinde tek seferlik enjektör kullanıldı. Ben ne yaparsam genelevde biliniyordu. Bunların içinde 5-6 kişi, gerek fizik gerek davranış özellikleri ve gerekse etkinlikleriyle dikkatimi çekmişti. Sağlık karnelerini incelerken bu değişik çeribaşı özellikli tiplerden bir tanesinin hemşehrim olduğunu nüfus bilgilerinden fark ettim. Benimle aynı yaşta olan bu kadını daha önce görmüştüm. Ama nerede nasıl gördüğümü tam çıkaramamıştım. Soyadı da benim çok iyi tanıdığım ve oğullarıyla iyi dost olduğum bir aileninki ile aynıydı. Muayeneye giren kadınlara "mens" olanların çalıştırılmayacaklarını, çalışma karnelerinin hastanede alıkonulacağını,periyotları bittikten sonra kendilerine verileceğini anlattım. Bundan sonra kendilerinin gelip durumlarını bildirmesini ve  karneleri teslim etmelerini aksini yapanların polise bildirileceğini söyledim. İtiraz etmediler. Bu zaten yasal uygulamada da böyleydi. Öğleden sonra 400'den fazla preparatı mikroskop altında inceledim. İnceleme sonucu sıfıra sıfır elde var sıfır idi. Şaşırma hakkımı bir gün önceden kullandığım için düşünme hakkımı kullanmaya başlamıştım. Bu adını  koymak istemediğim şey zaten burada 2 yıl önce meydana gelen depremin devam eden dava konusu idi. Sağlık karnelerini yapabileceğim birşey olmadığı için yine kerhen imzaladım. 2 yıl önce görevden alınan başhekim ve hemşiresi olmamasına rağmen sistemde bir düzelme olmamıştı. Kimsenin hakkında verilmiş bir hüküm yoktu. Ama doğru gitmeyen bir şey vardı. Genelev ve onun dışında karnesiz çalışan kadınlar hasta oldukları halde tedavi edilmiyor topluma hastalıklarını bulaştırıyorlardı. Aslında yapılacak şey çok basitti. hastayken çalıştırılmayacak ve deri Zührevi Hastalıkları Hastanesinde yatırılıp tedavi edilecek iyileştikten sonra da serbest kalacaklardı. Ama sektör ne olursa olsun işine ara vermek istemiyor kazanacakları paradan başka hiçbir şey düşünmüyordu. İşin mantığıma sığmayan yanı ise bir insanın sağlığını bu kadar hafife alması ve toplum sağlığını hiçe saymasıydı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

27 MAYIS CUMA 1960 BORNOVA İZMİR - İLK DARBE

EYLÜL 1965 ALSANCAK İZMİR - LİSE GİRİŞ SINAVI

11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS