7 OCAK 1963 SABAHI 9 EYLÜL İLKOKULU BORNOVA İZMİR - YANGIN

Ortaokul 1.sınıftaydım. Sizin okul yanıyor diye bir haber duydum. Hangi okul diye sordum. Mezun olduğun okul dendi. Herkes koştu. 9 Eylül İlkokulu bugünkü yerinde bugünkünden biraz daha küçük bir bahçe içinde iki katlı 1800'lü yıllarda inşa edilmiş Köşk ile yönetim binası arasında görünüme sahip kagir bir binaydı. Cumhuriyetle birlikte ilkokul olarak hizmete açılmıştı. Yandığında okul olarak 40 yılını doldurmuştu. Alt katında 3 üst katında 4 olmak üzere 7sınıfı vardı. Okul Atatürk Caddesi ile Çiftçi Caddesi arasındaydı. Öğrenciler Çiftçi Caddesi'ndeki iki kanatlı demir kapıdan giriş çıkış yapardı. Atatürk Caddesi'ndeki ön kapı öğretmenler içindi. Ön Kapıdan önce alçak duvarlı parmaklıklı sağında küçük, fıskiyeli bir havuz sol tarafında çiçek dikili minik bir alan olan şirin bir bahçe vardı. Arka taraftaki büyük bahçe öğrenciler içindi.batı tarafında tuvaletler gevrek ve kırtasiye satışı yapılan minik bir kooperatif onun yanında kışın yağmurda çamurda oyun oynanabilen üstü kapalı ön duvarı olmayan kapalı bahçe bulunuyordu. Güney tarafındaki, bugün de restore edilerek kültür faaliyetlerinde kullanılan levanten köşkü ile sınırı 3 metrelik bir duvar sağlıyordu. Bu duvar Atatürk Caddesine kadar uzanırdı. Ön bahçe ile arasında öğrencilerin elini yüzünü yıkayıp su içtikleri çeşmeler ve açık kalan kısmında tahta perde vardı. Uzun duvarın altında duvara bitişik öğrencilerin oturup 3 taş 5 taş dama oyunlarını oynadığı yarım metre yüksekliğinde, basamak şeklinde bir eklenti yapılmıştı. Çeşmelerin 10 metre kadar  sağında üzeri kapatılmış yüksek çeperli üzerinde üstten bitişik 3 Demir çubuk olan bir kuyu vardı.Teneffüslerde çocuklar bunun üzerine çıkar öğrencilerden bir üzüm salkımı oluştururlardı. Bunun yanındaki dut ağacı okulumuzun boyundaydı. Her yıl budanır yine de aynı boya ulaşırdı. Her okul gibi cumartesi son dersten sonra pazartesi günleri ilk dersten önce bayrak töreni yapılırdı. Bayrak, okulun 2. Katındaki bahçeye bakan orta büyüklükteki Bir balkona takılı 5 metrelik direğe çekilirdi. 2. Sınıftayken sonbaharın son günlerinde bir  pazartesi törenden sonra derse girerken baktık ki bayrak ipinden kurtulup uçtu rüzgarla gidip dut ağacının dalına kondu. Aşağıdan yetişilmiyor. Ağaç çok büyük gövdesinden silkelemek mümkün değil. Yapraklar dökülmüş dalların tırtıkları arasına giren bayrağın atılan taşlar vesaire ile oradan kurtulup aşağı düşmesi imkansız. Öğretmenlerimiz dahil hepimiz bakıyoruz. Ben gövdesini tutabildiğim her ağaca çıkabilirim bahçedeki işlerimizi yaparken zamanımızın yarısı ağacın tepesinde geçer. Sınıf öğretmenimize, eğer bir merdiven ile beni ağacın dallarının çıktığı bir noktaya çıkarırlarsa bayrağı kurtarabileceğimi söyledim. Ayağımdaki çizmeler den herkes çiftçi çocuğu olduğumu biliyordu. Öğretmen uçlar çok ince olmaz  dedi. Çizmeler kayar diye ilave etti. Bir testereyle o daları dipten keserim çizmeleri de ayağımdan çıkarırım dedim. Öğretmen beni biraz tanımıştı pek konuşmaz ama dediğimi yapardım. İstemeyerek kabul etti. Dede Bir merdiven ve testere getirdi. Okuldaki hademelerin erkeğine dede kadın olanına nine denirdi. Hava biraz soğuktu yine de çizmeleri çıkardım. Çorap giymezdim ayaklarım terden ve tozdan çamur içindeydi. Bir taraftan utandım. Diğer taraftan kaymasın diye ayağımı toprağa sürtüp çamurları temizleyip merdivene çıktım. Dede kaymasın diye merdiveni ağaca dayayıp aşağıdan tutuyordu. Birkaç basamak çıkıp dalların gövdeye bitiştiği genişçe ağaç kısmına oturdum. Bayrak büyüktü ve 3-4 dal arasında gerili duruyordu. Tek tek kesemezdim çünkü birini kessem düşen dal bayrağa asılı kalır ağırlığı ile onu yırtabilirdi. 3 dalın aynı anda düşmesi gerekiyordu. Aralarında en az 10'ar santim olan 3 dalı aynı anda kesmek hiç kimse için mümkün değildi. Öğretmen düşeceğimden korkup hadi artık in dedi. Bayrağı orada bırakamazdım. Birden aklıma 3 dalı birden düşürecek bir fikir geldi. Bu iş için kısa bir ip yetecekti. Uzun da olsa olurdu. Dededen ip istedim. Getirdi. dalları gövdeden düşmeden uzanabileceğim bir mesafeye kadar uzanarak birbirine sıkıca bağladım. İpin kalanını aşağıya uzattım. Ben söyleyince çekersiniz dedim. Aşağıda tembeller sırasından arkadaşım yurtlular testere kullanışımdaki ustalığı şaşarak izliyorlardı. Bunlar benim ovadaki günlük işlerimdi. 5 dakikada İşimi bitirdim. Dallar kontrollü bir şekilde aşağıya düştü. Aşağıdakiler bayrağı toprağa bile düşürmeden havada kapmışlardı. 7 Ocak 1963 günü itfaiyenin bütün çabalarına rağmen okul tamamen yanıp kül olmuştu. 1957 ile 1962 yılları arasındaki tüm anılarımın mekanı artık yoktu. Bugün bile genel kültürümün büyük kısmını oluşturan bilgilerimin çoğunu 4 .ve 5. Sınıflarda kitaplık kolu mümessili olarak orada edindiğim kütüphane de artık yoktu. Bu durumda yok olan bu efsanenin son mezunlarından biri olmak gibi hiç istemeyeceğim buruk bir tesellim oldu. Hala dumanları tüten bu enkazın önünde saygı ile eğilip yeni okulumun yolunu tuttum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

27 MAYIS CUMA 1960 BORNOVA İZMİR - İLK DARBE

EYLÜL 1965 ALSANCAK İZMİR - LİSE GİRİŞ SINAVI

11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS