AĞUSTOS 1959 BORNOVA İZMİR - BEHÇET UZ HASTANESİ EBE HEMŞİRE OKULU

Büyük ablam Candan artık 19 yaşındaydı. Doğmuş olduğu 1940 yılından beri açlık, kıtlık, yokluk, anasızlık, babasızlık ve kim bilir daha nelerle boğuşa boğuşa bu noktaya gelmişti. Anne ve babasına ait, onların almamış veya alamamış olduğu ailenin tüm sorumlulukları hep onun omuzuna binmişti. Çiftçilikten çocuk bakıcılığına, çamaşırdan bulaşığa, odun kesmekten ot biçmeye bütün işleri o yapardı. Çocukluğunu yaşamamış ilkokuldan sonra okutulmamış genç kızlığını yaşamamış hayatı bahçede çalışmakla ve at sırtında geçmişti. Küçük ablam Gülay ben ve Benim küçüğüm Emine ele geldikçe ve elimizden geldiğince onun takımına katılıp yardımcı olmaya başlamıştık. Akranları birer ikişer evlenip yuvalarını kuruyordu. Bence akranlarının en güzeliydi. Ancak bahtıkara bir ailenin talihsiz güzeliydi. Ona Talip olanları o istememiş, onun istediği ise çevrenin pis enformasyonu ile sonuç vermemişti. Bana derin bir kardeş sevgisi ve sonradan anladığım bir sebebe dayalı özel bir saygısı vardı. Her şeyi önce bana anlatır sanki iznimi alır ve danışırdı. Onu ağlarken yada mutsuz görmek içimi acıtırdı. O ağustos günü Bornova'dan bahçemize geldiğinde çok mutluydu. Devlet 1 yıllık aralıksız hızlı eğitimle ebe hemşire yetiştirmek üzere 20 yaşından küçük ilkokul mezunu öğrenciler arıyordu. Ablam, bunu kendi için kader treninin en son vagonu olarak görmüştü. Sen ne dersin dedi. Benim ne dediğimden çok babamın ne diyeceği önemliydi. Sen babamı, diğer iki kardeşinle benim yokluğumu hissettirmeyeceğine inandırırsan bir şansım olur diye ekledi. Bu aileden uzaklaşmak istiyordu. Yabancı çevrelere gitmekten çekinmiyordu. Bu benim hiç bir zaman istemediğim bir şeydi. Ne kadar kötü olsa bile kendi evimde olmak isterdim. Ben 9 küçük ablam 10 küçük kardeşim 6 yaşındaydık. Ablam ebe olsa bile babam kardeşlerimizden birini onun yanında vermeden hiçbir yere salmazdı. Onun yanına bir yıl sonra muhtemelen 11 yaşında olacak küçük ablamı verecekti. Bütün işler benim ve 7 yaşında olacak küçük kız kardeşimin üzerine kalacaktı. Karşı çıksaydım olmayacaktı. Karşı çıkmadım birlikte babama durumu anlattık. Hiç beklemiyorduk ama kabul etti. Ablam müracaatını yaptı. Ancak heyet muayenesi gerekiyordu. Heyet muayeneleri O zamanki Konak Devlet Hastanesi'nde yapılıyordu. Hastanenin maden ocaklarını hatırlatan izbe tünelimsi polikliniklerinde mekik dokuyarak bir günde muayeneleri birlikte tamamladık. Fakat K.B.B muayenesinde sorun çıkmıştı. Ablamın kulaklarında işitme kaybı vardı. Doktor ona bir damla verip 3 gün sonra tekrar gelmesini söyledi. Ablamın morali çok bozulmuştu. Ona çok daha büyük zorluklarla başa çıktığını hatırlattım. 3 gün sonra her şey hallolacak dedim. Bir şey bilerek söylememiştim içimden öyle gelmişti. 3 gün sonra her şey halloldu. Bu onun ilk defa doktora gelişiydi. Zaten bizim ailede Doktor yüzü gören kimse yoktu. Yaşayamayan ölüyordu. Meğer ablamın kulakları tıkalıymış yıkanınca sıfırlandı. Ablam 1 yıl süreyle İzmir Behçet Uz Hastanesinde aralıksız ve yatılı olarak sürecek ebe hemşirelik eğitimine böyle başladı. Artık bu kırık dökük ailede tüm sorumluluk ve işçilik üniversiteye gidinceye kadar benim omuzlarımdaydı. Bana hiçbir insiyatif terk etmeyecek olan babam, ablamdan istediği tüm emeği aynısı ile benden isteyecekti. O gün ablam çok mutluydu. Gerisi önemli değildi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

27 MAYIS CUMA 1960 BORNOVA İZMİR - İLK DARBE

EYLÜL 1965 ALSANCAK İZMİR - LİSE GİRİŞ SINAVI

11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS