KASIM SONU 1985 DIŞKAPI ANKARA KORKU DAĞLARI BEKLER

Bütün dirençlerine rağmen,kendilerine sermaye adı reva görülen genel ev kadınlarının neredeyse tamamı yoğun bir mesai ile hastaneye yatırılıp tedavi edilmişti. Hepsine tek tek hastalıklarını, alınacak önlemleri, AIDS ile ilgili bilgileri, bundan sonra yapılması gerekenleri, hijyenik bakım dahil akla gelebilecek sağlıkla ilgili gereken tüm bilgileri vermiştim. Odamın kapısını, danışmak isteyenler içinhep açık tutuyordum. Zaten muayenelerden, yatan hastalarla ahlak polisinin getirdiği karnesiz çalışanlarla ilgilenmekten odamda oturacak vaktim yoktu. Giriş ve üst kata çıkan merdivenlerin duvarlarına AIDS ile ilgili uyarıları memurlara keçe kalemle beyaz kartonlara yazdırıp astırmıştım. Depolarda bulduğum, 1940'lı yıllara ait frengi ile ilgili renkli posterler çok dikkat çekici ve çarpıcıydı. 40 yıldan fazla bir zamandır hiç ellenmemiş, tozlarla kaplı bu posterler temizlenince pırıl pırıl oldu. Tablolar grafik değil canlı insan resimleri idi. Çok korkutucuydular. Müthiş etkili oldular. Bunlara ne oldu diye soranlar oldu. O zaman penisilin yoktu tamamı öldü diye cevap verdim. Hastaneye yatırıp tedavi ettiğim için hala daha içten bir destek vermiş değildiler. Onların çalışmasına engel olup para kaybettiriyordum. Onlara böyle empoze ediliyor onlar da inanıyordu. Hastanede karşılaştığımızda, baştaki nefretleri giderek sönüyor gibiydi. Nihayet birkaçı günaydın demişti. Henüz doktor bey demiyorlardı. Aylardır sağlık karneleri ile ilgilenmiş tek tek konuşmuştum. Böylece çoğunun ismini biliyordum. Günaydın diyenlere ismiyle ve sonuna da bir hanım eki yaparak günaydın dediğimde neredeyse şoka gireceklerdi. Belki de yıllardır ilk defa birisinden hanım kelimesini işitiyorlardı. İsimlerini duymak ise onları mest etmişti. Ağız dolusu günaydın doktor bey dediler. Ertesi gün, çoğu olayı duymuştu. Karşılaştıklarımın neredeyse tamamı günaydın dedi. Ben de karşılık verdim. İsimlerini bilemediklerim içinde hanımefendi kelimesini kullandım. Bu çok daha etkili oldu. Hem de 1000 tane isim ezberlemek zorunda kalmayacaktım. Nihayet onların gözünde doktor bey olmuştum. Hastane personeli son derece mutsuz ve huzursuzdu. Sıkı çalışmaya alışık değillerdi. Mesaiye zamanda gelmek ise bildikleri bir şey değildi. Gerçi idare amiri ve başhekim vekili eski tas eski hamam modunda idiler. Bir ara her ikisi de yok iken personeli topladım. Çok yoruluyorsunuz ve yıprandınız, isteyen gelmiş olduğu diğer belediye hastanesindeki görevine dönebilir dedim. Söylediklerime kimse itibar etmedi. Hem memnun değillerdi, hem gitmiyorlardı. Benden önceki günlerine dönme ümitleri son bulmamıştı. Bütün kadınları hastaneye yatırarak aralarındaki gizli dengeyi sonsuza kadar yok etmiştim. Kalsalarda saltanatları bitmişti. Başhekim vekili geldiğinde, ona personelin değişmesi gerektiğini yineledim. Hep geçiştiriyordu. En azından hemşirelerin diğer belediye hastanesinden münavebe ile, ayda bir gelip gitmelerini önerdim. Yılbaşından itibaren belki diye geçiştirdi. En azından bunun peşini bırakmayacaktım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

27 MAYIS CUMA 1960 BORNOVA İZMİR - İLK DARBE

EYLÜL 1965 ALSANCAK İZMİR - LİSE GİRİŞ SINAVI

11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS