13 AĞUSTOS 1961 BERLİN DUVARI

İlkokul 5. Sınıfa gidiyordum, havalar soğumuş ovadaki bahçemizden Bornova merkezdeki evimize taşınmıştık. Ege Üniversitesi Tekstil Fakültesi arkasındaki bugün Mevlana Mahallesi denilen semtte, elimizde kalan son zeytinlik vasfındaki, 5 dönüm civarında, 13 ağaçlı arazimize zeytin toplamaya gidiyorduk. Sivas'ta ebe hemşire görevini sürdüren ablam, 9. kardeşimize hamile annem ve küçük kız kardeşimi de yanına alarak görevine dönmüştü. Babam ve küçük ablam ile beraber zeytin işi için, ancak hafta sonları vakit ayırabiliyorduk. Zeytinliğimizin  batı tarafındaki komşumuz, yaz kış devamlı bahçelerinde kalıyordu. Yani bizim gibi sadece zeytin zamanı gelip gitmiyordu. Arazileri oldukça büyüktü. 30 dönüm kadar vardı. Bornova ovasının sonu  başlıklı yazımda anlattığım gibi, çiftçiler susuzluk ile başbaşa idi. Bütün aile çalışıp didiniyor, buna rağmen kıt kanaat geçiniyordu. Çocukları için çiftçilikte bir gelecek göremiyorlardı. Babamla eskiden beri tanışyorlardı. Kasım ayının son haftası, sanki bir telaşları vardı. Bu kalabalık aile, çocuklarından birini askere gönderir gibi bir hazırlık içindeydi. Meğer Almanya'ya işçi olarak gidecekmiş. Otobüsle İstanbul'a gidip, oradan trenle Almanya'ya giden işçi kafilesine katılacakmış. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra, savaşın mağlubu Almanya, galipleri tarafından doğu ve batı olmak üzere ikiye bölünmüş, doğu kısmında kalan başkent Berlin, batının ve doğunun nüfuzu altında olmak üzere iki kısma ayrılmıştı. Konutlar, caddeler, resmi kurumlar, belirgin bir sınırı olmaksızın 2 bölgeden birine aitti. Hatta, bir konutun bir parçası bir tarafta, diğer parçası öbür tarafta olabiliyordu . Bu, doğudan batıya  geçişlere olanak veriyordu. Savaş sonrası milyonlarca erkek nüfusunu kaybeden Almanya'da büyük bir işgücü açığı vardı. 60'lı yılların başında Batı Almanya büyük bir atılım gerçekleştirip, ekonomisini şaha kaldırmıştı. Doğu aynı şeyi başaramamıştı. Batı Almanya işgücü açığını, öncelikle 1950'li yılların ortasından itibaren, İtalya ve Yunanistan'dan işçi alarak kapatma yoluna gitmişti. Önemli bir iş gücünü de doğu Almanya'dan batıya geçen işçilerle karşılıyordu. Doğu Almanya ile Batı Almanya sınırı geçilmesi imkansız bir şekilde kapatılmıştı. Ancak Berlin'de bu geçişler kolaydı. Doğu Almanya vatandaşlarından batıya kaçmak isteyenler, önce Berlin'e geliyor oradan şehrin batı kısmına sığınıyordu. Doğu Alman hükümeti bu geçişlere engel olamıyordu. Bunun üzerine hükümet, çok çok iyi koruyacakları  bir duvar inşa ederek, şehri ikiye bölme kararı verdi. 13 Ağustos 1961 tarihinde duvarın yapımına başladı. Bu tarih soğuk savaşın dönüm noktalarından biridir. Duvarın yıkıldığı ve iki Almanya' nın birleştiği 1990 yılına kadar yaklaşık 30 yıllık bir zaman diliminde birçoğu ölümle biten, binlerce kaçış destanı yazıldı. Batı Almanya potansiyel işçi rezervini kaybetmişti. Ülkemiz Türkiye'de, daima binlerce kişilik işsiz  ordusu hazır ve nazırdı. 1961 Ekim sonuna doğru iki ülke Türkiye'den işgücü transferi için anlaşmıştı. 1961 yılının kasım sonunda, ülkemiz sosyal hayatını, kökünden etkileyecek "Gurbetçiler" kavramı, günlük hayatımızın bir parçası olarak tarihteki yerini alacaktı. Madenlerde çalışmak üzere yola çıkan, komşumuzun bu genç evladı bize de uğrayıp veda etti. Bağrıyanık, gözü yaşlı anasının , oğlunun ardından bir kova su dökerken, yarı çığlık yarı inilti bir sesle," Evladım bizi unutma" feryadını kulağımdan silmem mümkün değil.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

27 MAYIS CUMA 1960 BORNOVA İZMİR - İLK DARBE

EYLÜL 1965 ALSANCAK İZMİR - LİSE GİRİŞ SINAVI

11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS