27 KASIM 1987 BORNOVA İZMİR ALZHEİMER

Çevremizde, bazı yaşlıları ellerinde çarşaf çarşaf gazeteler ve bir kalemle bulmaca çözmeye çabalarken görüyoruz. Karınca kaderince Alzheimer'e karşı önlem alıyorlar. Çünkü doktorlar öyle demiş. Gerçi, gazetedeki o bulmaca yapan kişi, belirli şablonlara göre düzenleme yapıyor. Bir harfin okunuşu, bir nota, falanca elementin simgesi gibi belirli sınırlar içinde gidip gelen bulmacalar. Hiç yoktan iyidir. Dünyada 30 milyon civarında teşhis konmuş Alzheimer hastası var. Bunun 300 bini Türkiye'de. 80 - 90 yaşındaki her 2 insandan biri bu hastalıktan muzdarip. Tabii bir gün buna da çare bulunacak. İleri yaşlara ulaştıkça, dünya yaş ortalaması 20 civarında olduğu çağlarda hiç bilinmemiş olan birçok hastalıkla tanışacağız. Bu hastalıkla ilgili tıbbi bilgilere girmeyeceğim, lakin bu hastalığın tam karşısında, fikrimce ALS hastalığı duruyor. Orada beynini dinlemeyen bir vücut var iken, Alzheimer'de komuta edemeyen bir beyin var. İlgilenen herkes bu bilgilere ulaşabilir. 30 yıl önce herhangi bir bilgiye ulaşmak bugünkü kadar kolay değildi. Hatta üniversitede bile çok zordu. Batıda 6 yıl önce bilinen gelişmelere ulaşmak en iyimser tahminle 6 yıl geriden bir pozisyona razı olmakla mümkündü.Tıp Fakültesi kütüphanesinde herhangi bir literatür aradığımızda, en yenisi 6 yıllıktı. Tez yazarken kütüphane taraması yaptığımızda, bulabildiğime şükrettiğim dergi ve kitapları hüviyet bırakarak fotokopiciye götürüp ilgili kısımların fotokopilerini çektirip, kitapları kütüphaneye teslim ediyorduk. Şimdi o zamana göre her şey bir harika. Ankara'daki uzmanlık sonrası 2 yıllık mecburi hizmetimi bitirip İzmir'e döndüğümde, babamın hastalığı son safhasına gelmişti. O zaman pek bilinmeyen Alzheimer hastalığı, 1912 Bornova doğumlu babamı, 27 Kasım 1987 yılında aramızdan çekip aldı. 2 yıl önce, Ankara'ya mecburi hizmete giderken, tamamen normaldi. 1 yıl önce konuşma güçlüğü ile başlayıp biberonla beslenmeye kadar İlerleyen bir süreç yaşadı. Ölümünden 6 ay öncesinde bir gün başbaşayken, Baba ben kimim diye sordum. Uzun süre yüzüme bakıp gülümsedi.  İsmimi söyleyecek sandım. Sen Yavuz Güler 'sin dedi. Hayatta kalan iki kardeşimden, erkek olanı, 12 yaş küçüğümün adıydı bu. Babam artık aramızda değildi. Anneler gününden bir gün önce,uzun zamandır, dünya gözüyle bir kez daha görmek istediğim Afet İşeren' i ziyarete gittim. O da, ablam gibi ebe hemşireydi. O da ablam gibi 1940 doğumlu idi. 1960'lı yılların sonlarında, 1935 doğumlu Osman abim ile evlenmişti. Osman abi, son derece efendi, yakışıklı, güler yüzlü pozitif bir insandı. Ben onu fizik olarak bazen Robert Fuller'e, bazen de Alex Cord'a benzetirdim.
 Şofördü. Amatör olarak fotoğrafçılığa merakı sonucu emekliliğinde fotoğrafçılığa başlamıştı.Yedek subayken bir sürü fotoğrafımı çekmiştir. İlk çocukları Mine 1968'de dünyaya geldi. 3 yıl sonra da oğulları Önder aramıza katıldı. Mine ingilizce üzerine fakülte tahsili yaptı. Ve İzmir'de çok bilinen TUSLOG denen kurumda görevli. Emekli hakkını elde etmiş olmasına rağmen, çalışmayı çok seviyor ve işine devam ediyor. 5 yıl önce taşınmış oldukları evlerini bilmiyordum. Yaşar Üniversitesi'nin önündeki otobüs durağında buluşmaya sözleştik. Beni arabasıyla gelip aldı. Afet abla 1998 yılında, 63 yaşındaki sevgili eşini, aort anevrizmasından kaybetmişti. Kısa bir süre sonra sol tarafına felç indi. Bununla mücadele ederken Alzheimer'e yakalandı. Yanına oturdum. Kızı Mine de diğer yanına. Beni tanımadı. Bir ara yüzüme dikkatlice bakıp ağladı. Afet abla aramızda, onu da konuya katıp, 5 saat kadar eski günlerden bahsettik. Hep dinledi. Ama ne anladı bilmiyorum. Arada bir elimi tutuyor çabucak geri çekiyordu. Bu hareketi defalarca yaptı. Bir çeşit oyun oynuyormuş. Ne kadar iç acıtıcı idi. Mine işteyken ona ücretli bir bakıcı hizmet veriyordu. 40 yaşlarında, gürcü bir kadındı. Akşama doğru izin isteyip kalktım. Afet abla da artık aramızda değildi. Yanaklarından öpüp veda ettim. Mine beni Ağaçlı yola kadar yolcu etti. Mazimden bir kişi daha bana veda etmişti. Elime doğmuş saydığım Mine, kendi yok cismi var annesi ile birlikte yeni evlerinde bu zorlu hayatına tek başına devam edecekti.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

27 MAYIS CUMA 1960 BORNOVA İZMİR - İLK DARBE

EYLÜL 1965 ALSANCAK İZMİR - LİSE GİRİŞ SINAVI

11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS