RAMAZAN BAYRAMI 1957

1956 yılının sonbaharında yenimahalle'deki büyük bahçeli evimizden, Bornova merkezdeki minik, harap, bahçesiz evimize taşınmıştık. 1957 yılının nisan ayı, hatırladığım ilk Ramazan'dır. Nisan başında başlayıp, mayıs başındaki bayramla sona erdi. Bizim evde annem babam ve ablam dışında oruç tutan yoktu. Zaten küçük ablam oruç tutmazdı. Çünkü unutup bir şeyler yiyor ya da içiyordu. Zaman içinde küçük kız kardeşim de aynı şekilde oruç tutmadı. 1957 Ramazan ayı dışında, evimizdeki 6 kişi, tam kadro hiçbir zaman bir daha bir arada olamadık. Ramazan başladığında 6 yaşındaki bir çocuk olarak tabii ki bunu öngöremezdim. Ama sanki biliyormuş gibi, oruç tutacağım diye tutturdum . Olmaz dendi. Başlasan bile sonunu getiremezsin dendi. İsrar  edince hadi bakalım başla dediler. Her gün birer ikişer dakika uzadığı için, nasıl olsa bırakacağımı düşündüler. Zaten, pek iştahlı biri değildim. Halen değilimdir. Hep birlikte iftara oturmak, sahura kalkmak, annemle teravih namazına gitmek beni inanılmaz mutlu ediyordu. Ramazan'ın son gününe kadar orucu hiç bozmadım. Hepsi çok şaşırmıştı. Ailede oruç tutan 4. kişi böylece ben olmuştum. Mecburi hizmetim için Ankara'da olduğum yıllarda kolit hastalığına tutuluncaya kadar bu böyle devam etti. Sadece ilkokula başladığım yıl, yani 1958 de Mart'ta başlayıp Haziran'da biten, 3 aylık  çocukluk hastalığı serimi tamamladığım o sürede, herhangibir şeyi hatırlamadığım gibi, o sürenin içindeki Ramazan ve onun bayramını da hatırlamıyorum. 1 ay oruç, iftar topları, sahur topları, ezanlar, camideki mahya, herşey bir rüya gibi gözümün önünden bugün bile gelip geçer. Ramazan öyle bir aydı ki, babamın, o hiç anlamadığım sert ve otoriter tipi tamamen başka bir kişiliğe bürünürdü. En kızgın anında bile, şimdi beni günaha sokacaksınız diye bağırır sonra susardı. Hatırladığım ilk bayram ne kadar güzeldi anlatamam. Babaannem başta olmak üzere, iki ablam ve kız kardeşim ile bütün akrabaları ziyaret eder, ellerini öperdik. Verilen harçlık lardan da son derece memnun olduk. İlk kez, kendime ait sarı 25 kuruşla, bir sakız almıştım. Mabel diye bir marka. Üzerinde kocaman küpeli bir zenci kız resmi vardı. Çene kaslarım yoruluncaya kadar çiğnedim. Zaten, sakızlar çiğnemeye ancak bir gün dayanıyor, sonra bozuluyordu. Her iki ablam, sakız ile çok güzel balon şişiriyordu. Kız kardeşim ve ben bütün uğraşımıza rağmen, uzun süre bu işi başaramadık. Annem sakız çiğnememe tepkiliydi. Erkekler sakız çiğnemez diyordu. Neden diye sorduğumda, sakalların ters çıkar diyerek geçiştirdi. Bu bana fark ettirdiği ilk kadın erkek ayrımı oldu. Üç kız kardeşimle aynı şeyleri yapmamı istemiyordu. Onun etkisi ile, hala kendi başımı becerecek kadar bile ev işlerinden anlamam. Annemin bana verdiği eğitimin en önemli maddesi de buydu. Belki de atasözleri dışında öğrettiği tek şey de buydu.

Yorumlar

  1. Abi yine güzel yazmışşsın. Mabel sakızı hala satılıyor bilgin olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Sabahattin, Mabel sakızı ile ilgili bilgi için teşekkürler. 62 yıl önce tanış olduğumuz bir dostun hayatta olduğunu duymuş olmak gibi bir ılık esinti duydum içimde. Funda kardeşime de selamlar. Gözlerinden öperim. Yaz mevsimi benim için atlatılması gereken kriz dönemleridir. Çeşmede defansa çekildim. Kasım ayına kadar, ortaya pek çıkmıyorum. Sevgiler.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

27 MAYIS CUMA 1960 BORNOVA İZMİR - İLK DARBE

EYLÜL 1965 ALSANCAK İZMİR - LİSE GİRİŞ SINAVI

11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS