XP 1981

XP, Windows işletim sistemlerinden birinin adı. 2001 ile 2014 yılları arasında oldukça popülerdi. Bazıları hala daha onu tercih ediyor. Bunlardan biri de benim. Laptoplar piyasaya çıktığında fiyatları çok yüksekti. Ben daha çok müzik dosyaları ile ilgilendiğim için, bunları düzenleyen MP3 gain ve MP3 converter programlarını kullanabilen,bu işletim sisteminin kurulu olduğu netbook denen ve intel atom işlemcili, yıllar önce aldığım minik laptopumdan vazgeçemiyorum. O zamanlar oğlum henüz bizimle birlikte oturduğu için, onun internetinden faydalanarak internette sörf yaparken de işime yarıyordu. Çok da dikkatli kullandığım için, ilk günkü gibi pırıl pırıl vaziyette ve çok iyi iş görüyor. XP demişken, ve 2001 yılında piyasaya sürüldüğünü belirtmişken bu tarihten 20 yıl öncesini şöyle bir hatırladım. Seksenli yılların başlarında, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji kliniğinde, ihtisasa başladığımın ilk günleriydi. Asistanlar kendi aramızda sırayla hastaların takibi ve sorumluluklarını paylaşarak tedavilerini takip ediyorduk. Hastalar yatırılıyor tedavi ediliyordu. Gece, nöbetçi arkadaş, taşradaki hastanelerin birinden sevk edilen 2 hastayı yatırmış. Anneleri de refakatçi kalmış. Dosyalarına şöyle bir baktım. Biri 12 diğeri 8 yaşında. Bir abla ve kardeş. Teşhis kısmında XP yazıyor. Yani Xeroderma Pigmentosum. Özel odaya yatırılmış. Hastalık hakkında teorik bilgim var. İşte sorun orada. Teorik ve pratik birbirine hiç uymuyor. Nöbetçi arkadaş sabah kahvaltısındaydı. Klinik ile idari bölüm arası epey uzak. Doğrudan kliniğe geçip, hasta odasına yöneldim. Kapıyı açtım. Gündüz olmasına rağmen perdeler kapalı. İçeride sadece gece lambası yanıyor. Klinikte gece lambası yoktu. Belli ki aile kendisi getirmiş. Aydınlıktan odaya girdiğimde, anne ve iki küçük çocuğu yarım yamalak görüyordum. Gözlerim yarı karanlığa adapte olduğunda, gördüğüm tablo karşısında dehşete kapıldım. Açıkçası korktum. Korku filmlerinde, ölülerin yarı çürümüş halde mezardan kalkması bilinen bir sahnedir. Öyle bir filmin yönetmeni, bu iki çocuğu görse ne yapardı bilmiyorum. Kız çocuğunun tek güzel ve insana benzeyen yanı saçlarıydı. Yüzünü, sizleri rencide etmemek için tam olarak tarif etmiyorum. Kısaca, elleri ve yüzü bir sürü deri kanseri ile kaplıydı. Yaraları açıktı. 4 yaş küçük erkek kardeşi, daha bir insan morfolojisine sahipti. Ailenin 4 çocuğundan Diğer ikisi tamamen normaldi. Bu genetik hastalık milyonda bir görülüyor ve 20 yaşın üzerinde bir yaşama izin vermiyordu. Anne baba akrabaydı. Bir süre bizim klinikte yattılar. Takiplerini ben yaptım. Bir saat içinde gözüm alıştı. O kadar güzel bir yürek taşıyorlardı ki. Benimle de hemen kaynaştılar. Göstermiş oldukları sevgi, gözlerimdeki dehşet resmini silmişti. Küçük kardeşin, henüz bir gözü işlev görüyordu. Ve her yere ablasını o götürüyordu. Bu hastalar asla güneş ışığına maruz kalmamalıydılar. Ama kalmışlardı. Artık onlar için her şey çok geçti. Anne baba akibeti biliyordu. Çocuklar, çektikleri acı dışında, hiçbir şeyin farkında değildi. Şimdilerde, bunlar için 200 faktörlü spf kremler üretildiği söyleniyor. Bunlar sadece geçici önlem. Tam olarak korumaz. Küçük çaplı ultraviyole bile aynı etkiyi yapar. Söylendiğine göre New York yakınlarında bir köy bunlar için düzenlenmiş. Güneş battı kampı ismi verilmiş. Bu kaderi paylaşan çocuklar, güneş battıktan sonra, hep birlikte vakit geçirdikleri, bir hayat sürüyormuş. NASA bunlar için güneş ışığı geçirmeyen elbiseler üretmiş. Gündüz dışarı çıkmak zorunda kalırlarsa, bunları kullanıyorlarmış. 2000li yılların başında, gen haritası bulundu dediklerinde ne çok etkilenmiştim. Güya başta diyabet, bir sürü hastalığın üstesinden gelinecekti. Aradan 20 yıl geçti. Dağ fare doğurdu. Doları, sterlini basanlar aynı zamanda ilacı yapanlardı. Hekimliğin şahikası, hastalığı tedavi etmek değil, kaynağında kurutmaktı. Ama paranın üstünde oturan vampirler için bunun hiçbir önemi yoktu. Onlar tedavi edecek hasta arıyor, hastalıkları para kazanmanın aracı olarak görüyordu. Parayı en kolay kazanma yollarından biride ilaç yapıp satmaktı. Sistemi bunun üzerine kurup, statükoyu koruyor ve bunun dışındaki tüm yolları tıkıyorlardı. Para patronlarının, hastalıkları yoketme yönünde, gayret göstermek gibi bir kaygıları ve niyetleri hiç olmamıştı ve hiç olmayacaktı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

27 MAYIS CUMA 1960 BORNOVA İZMİR - İLK DARBE

EYLÜL 1965 ALSANCAK İZMİR - LİSE GİRİŞ SINAVI

11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS