BERBER

Bir berber bir berbere diye başlayıp devam eden tekerlemeyi duymayan pek yoktur. Berberle ilgili bir edebiyat branşı açılsa yeridir. Askerlik anısı olmayan yoktur. Tabii bankamatik tezkeresinden öncesini konuşuyorum. Ama askerlik anıları toplumun en fazla yarısını ilgilendirir. Berberlik öyle mi ya, kuaförlük moda olmadan önce kadınların da saçlarını berber keserdi. Saçı olan herkesin bir berberi vardır. Olmayanın da sakalı vardır. Sakal kesen berberden başka bir kurum yok. Kendiniz kesersiniz, eğer yüzünüzü kesmeden traşı tamamlayacak kadar yetenekli iseniz. Ben, 1950 de Bornova  ovasındaki bahçemizde dünyaya gözümü açtım. 1955 yazında, daha doğrusu Mayıs'ında dış dünyayı da oradaki bahçede algılamaya başladım. Öncesinde de hatırladığım anılar var. Onları netleştirip tül perde arkası anıları olarak anlatmayı deneyeceğim. Onlar çok eski olduğu için unutma riski daha az. Önce bilincimde olanları kurtarmak istiyorum. Konuşmak zor bir şey. Hele teklemeden konuşmak bir yetenek işi. Ama dinlemek çok kolay. Yetenek de istemiyor. Dinlemek ile susmak aynı şey değil. Susarsınız ama dinlemezsiniz. Dinliyorsanız susmanız şart. Bizim evde, evin susanı bendim. Yeri geldikçe anlatırım. Susmak, annemi, üç kız kardeşimi ve kendimi aile otoritesinden yani babamdan korumanın tek yoluydu. Çünkü,yokluğunda, koymuş olduğu yasaklara riayet edilip edilmediğini, benden, hiç bir zaman öğrenemiyordu. Bunu, üniversiteye gelinceye kadar hiç aksatmadan uyguladım. Asker kökenli babam, çok disiplinliydi. Bizi asker zannediyordu ama biz asker değildik. 1955 yılının Mayıs ayından aklımda kalan, babamın mis gibi kokan kısaltılmış saçlarıydı. Bornova'dan gelmişti. Kafama berber kelimesini yazdım. Bu kişi saç kesiyordu. Bizde de eski bir makas vardı ama saç kesemiyorduk. Henüz 5 yaşında değilken şunu anladım; biz çiftçiydik. Saç kesenlere Berber deniyordu. Ovada onlardan yoktu. Demek onlar da çiftçilik yapamıyordu. Minik kafamla kim bilir daha başka işler yapan ne kadar çok çeşitli insan vardır diyerek düşündüm. Çünkü tepemizden geçen uçakları, at arabası sürenleri, şoför denilen insanları zihnimde bir araya getirdim. Berber edinmek bir alışkanlık. Bazıları, berberini değiştirmeyi başarabiliyor  ama ben yapamadım. Gittiğim ilk Berber babamın berberiydi. Bornova merkez'de, kilisenin arkasında, kazakoğlu sokağın başlangıcında, yanı başında demirci olan, biçki dikiş nakış kursunun karşısındaki Yahya Bayar, saçımı kesen ilk berberdi. Bornova merkeze taşındığımız 1956 yılının sonbaharında, babam elimden tutup ona götürdü. Berber Yahya ölünceye kadar bana vereceği traş hizmetine saçlarımı 3 numara keserek başlamış oldu. 80'li yılların başında ikinci berberimle tanıştım. O zaman berberlerin ismi erkek kuaförüne evrilmişti. Akhisarlı Berber Ali Tülü ile kardeş gibiydik. Artık birlikte yaşlanır, yakın tarihlerde ölürüz diyordum. Ancak ne olduysa, bu olağanüstü yetenek, ardarda şanssızlıklar yaşayıp, Amerika'ya kaçmak zorunda kaldı. İşleri bozulmuştu. Milenyumdan biraz önce berberlik hayatına, yeşil pasaportsuz, kaçak göçmen olarak başladı. Haberini aldım şu an Amerikan vatandaşı. O gidince, onun öğrencilerinden kuaför Niyazi'ye müşteri oldum. Milenyum başında, colitis hastalığım bana rest çekti. Restini göremedim. Çok ağır seyretti. Hatta bir ara Tıpanlı Melek kendini çok yakınımda hissettirdi. İşte o günlerde berberlerdeki bir eksiklik beni bir çözüm aramaya zorladı. Berberlerde, kolit hastaları için uygun ortam, yani girebileceğim bir tuvalet yoktu. Berberde bir söz vardır. Eski berberlerde duvarda, yazılıp çerçevelenmişti. Sıra burada bekleyenindir. En sıcak sosyal ortam olarak bilinen berberlerde bu kural neredeyse anayasa hükmündedir. Ama benim kalın bağırsak sisteminin tek bir kuralı vardı. Ben buradayım dediğinde, gereğini yerine getirmek için bana 1 dakikadan fazla süre tanımıyordu. Yaşam tarzımı buna uygun şekilde değiştirmek zorundaydım. Bu da berbere gitmemek anlamına geliyordu. Sadece berber mi? Gezmek, yemek, içmek, seyahat etmek, hekimlik yapmak, aklınıza gelen her şey. Bu hastalık, yaşam kalitemi hiç hayal edemeyeceğim kadar dibe vurmuştu. Berberde saatlerce bekleyebilecek durumda değildim. Dayanabildiğim kadar dayandım. Çoğu kez işi yarım bıraktım. Baktım olacak gibi değil. Anlatması uzun sürer. Aydın havası olsun diye kısa kesiyorum. Başlangıçta çok acemiydim. Çok kötü işler çıkardım. Her seferinde, bir öncekinden ders alarak hatalarımı azalttım. Sonunda berber oldum. Sakallarım çıktığı günden beri sakal traşımı kendim yapıyordum. Yani 55 yıl yarı berberdim. Son 20 yılda, kendi kafamda berberlik yapıp kariyerime saç tıraşını da ekledim. Birkaç yıl önce, son yani 3. berberim Niyazi ile karşılaştık. Abi yıllardır piyasada yoksun merak ettim dedi. O beni, ben onu özlemişiz. O sıra korona diye bir şey yok. Sıkı sıkıya sarıldık. Abi sen berberini değiştiremezsin ne oldu? Bir hata mı ettim, deyince, cevap vermedim. Saçlarımı yeni kesmiştim. İyi olmuş mu diye sordum. Hafif buruk, hafif sitemli, fena değil dedi. Delikanlı gibi doğruyu söyle diye ısrar ettim. Yarı kızgın çok güzel olmuş dedi. Yeni berberini tanıyor muyum diye ekledi. Çok iyi tanıdığını söyledim. Meraklandı. Saç konusunda uzman, deriden de anlıyor deyip uzatmadan bizzat kestiğimi söyledim. Sebebini de anlattım. Tebrik etti. Vedalaşıp ayrıldık. 7 yıl önce emekli oldum. Birkaç ay sonra Bayraklı'ya taşındık. Eşimin gittiği kuaför Bornova'da kaldı. Onun işi daha zor, sadece kesim değil boyama işlemi de var. Uzun sürüyor. Baktım işi Bayraklı'da bitsin istiyor. Deneyelim dedim. Bayan müşteriler erkek müşteriler kadar uyumlu değil. Sineye çektim sabrettim. Bu da bana kuaförlük mesleğini kazandırdı. 35 gündür kapalı kapımızın ardındayız. Hem berberimiz, hem kuaförümüz evimizin içinde hazırolda bekliyor. Ona bir de isim koydum: Karantina berberi.

Yorumlar

  1. Yaşar'ım çok yamansın valla.
    Ben de korona hapsine biraz saçlı girmiştim.
    Favorilerim ve kulak üstüm kabardı ve makasla doğradım.
    Doğradım diyorum çünkü görüntü öyle.
    Bakalım karantina uzadıkça nasıl garip bir saç şeklim ortaya çıkacak.
    Doğrusu ben de merak ediyorum.
    Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Levent, makas parmaklarının bir parçası olana dek yol kazası hiç bitmez. Ben 10 yıl geçtikten sonra ancak bir kalfa seviyesine yaklaşabildim. Allah'tan senin berberlik mecburiyetin yok. En iyisi berberin sosyal ortamıdır. Berberlerimizi seviyoruz. Bu güzel mesleğin ustalarına saygılarımızı sunuyorum. Makasın altına tarak koymanın faydalı olacağını düşünüyorum. Gözlerinden öperim. Sevgiler.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

27 MAYIS CUMA 1960 BORNOVA İZMİR - İLK DARBE

EYLÜL 1965 ALSANCAK İZMİR - LİSE GİRİŞ SINAVI

11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS