UÇTU UÇTU BLOG UÇTU

Babası oğluna gökteki yeni ayı gösteriyormuş. Çocuk heyecanla sormuş, peki eski aydedeyi ne yapıyorlar? Baba, oğlunun zekasından memnun gülümseyerek, kırpıp kırpıp yıldız yapıyorlar diye cevaplamış. Artık dijital çağdayız. Evrilme sürecimi  düşünecek olursak, dijital dünyaya 18 ay yani bir buçuk yıl önce, blog üzerinden gözlerimi açtığım göz önüne alındığında, emekleme döneminde olduğum görülüyor. Düşe kalka ilerlemeye çalışıyorum. Yazmaya çalıştığım cep telefonunun klavyesi yazdığım satırların üzerine kondu gitmiyor. Bu çağın delikanlıları, şu benim yapamadıklarımı ayaklarına yaptırıyorlar. Onlara desem ki, önceki sürümleri ya da arayüzü denen her neyse, eskiyince ne yapıyorlar? Şimdi önüme, 1 yıldır güç bela alıştığım ekran gelse ne güzel olurdu. Nerede benim alıştığım işkence? Onu arayabileceğimi hiç düşünmezdim. Ama şimdi arıyorum. Yazdığımı sabitlediğim, kaydet butonu şimdi elimin altında değil. Onun yerine hangi butona basacağımı bilmiyorum. 
Rastgele basacağım bir buton, yarım saate yakın bir süredir uğraşıp, yazdığım şu kadarcık yazıyı bir anda yok edebilir. Siz gülün bakalım. Benim işim zor. Belki, bu işi becerirsem, daha sonra sizinle birlikte ben de bana. gülerim. Jivkov ile ilgili yazımı tamamladığımda, yazma alanımın tam ortasında yeni blogu deneyin diye kocaman bir bildiri oluştu. Ben de tam o sırada yayınla butonuna basmak için işaret parmağımı kaldırıp hizalamıştım. Bu hareketi defalarca yaptığım için, o butonun yerini gözü kapalı bulacak şekilde parmak ucu hafızama almıştım. Bilinçli hareketlerde, başladığınız işlemi durduramıyorsunuz.
Bir bakıma tetiği çekmiş bulundum. Kaza kurşunu ile istemsiz olarak, gelen bildiriyi tam 12'den vurdum. Ekran kayboldu gitti. Hiç tanımadığım bir ekran gelip, tanıdığım eski kaybolan ekranımın yerine oturdu.
Ne yaptıysam da, eski dost yok olup gitti. Haydi bakalım Yaşar ayıkla pirincin taşını dedim. Kaç zamandır pirinçteki taşları ayıklamaya çalışıyorum. Nerede şu kaydet butonu? Ya da onun yerine nasıl bir şey geldi? Mantıken, dijital ortamda gelen gideni aratmaz. Böyle düşününce mantığım tatmin oluyor. Ama işin hallolduğunu görmeden, aklım tatmin olacak gibi görünmüyor. Bir yandan karantina, bir yandan dünyanın cehennem yerine dönüşü. Dert, bir değil ki, balla beslesem.  Son birkaç haftadır, ihtiyarları birkaç saatliğine kafeslerinden saldılar. 
Ama ben ve eşim, iki ihtiyar, kafesine alışıp da, kafes kapısı açıldığında kaçamayan 2 saka kuşu misali, kısa süreliğine bile olsa uçup gidemedik. Bunda biraz da, olayın ciddiyetini bir türlü anlayamayıp, bir buçuk metre mesafenin de ne olduğunu bir türlü öğrenemeyen, bizim ihtiyar takımının da çok ciddi bir payı var. Biz bu kafayla gidersek, ne virüs gider, ne salgın biter. Covid 19 dünyayı önüne katmış gidiyor. Vaka sayısı 7 milyona, ölü sayısı yarım milyona doğru hızla koştururken, tüm insanlık bu kırılgan virüs karşısında, aciz kalmanın utancı ile, çaresizliği yaşıyor. Maske takmak, el yıkamak, öngörülen mesafeyi korumak bu kadar mı zor? Dışarı çıkmama sebeplerimizden belki de en önemlisi, bu kadar aymaz ile birlikte aynı mekanı paylaşmamak arzumuzdu. Kendi aklımızca, bu sorumsuzluğu protesto ettik. Ne gam? Kimin umurunda ki? Onlar dağ, biz tavşan iken, bizim küskünlüğümüzü kim takar? Ama her zaman söylüyorum, yine söyleyeceğim. Ne olursa olsun; safım belli olsun. Dilerim yazmayı becerebilmişimdir. İnanın çok uğraştım. İnsanlığın bu tutumu ile, Covid19 bu fırsatı kaçırmaz. Uzun süre, demoklesin kılıcı gibi 
tepemizde sallanıp durur. Aklımız kadar, ya da şu ortamda, daha da geçerli olarak, şansımız kadar yaşarız. Ölen ölüyor. Şu, kalan sağlar bizimdir. Ya virüs ya biz. Şablon Bir lafla bitiriyorum. İyi olan kazansın!

 


 


Yorumlar

  1. Ellerine sağlık Yaşar Abi.

    Bu yeni formata alışınca umarım kullanmak eskisinden daha kolay gelir.

    Selamlar.

    Hüseyin

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Hüseyin, bir at arabası dolduracak kadar laf ile anlatmaya çalıştığım şeyi, ne güzel tek kelime ile anlatın. Alışıncaya kadar, beni epey bir terletecek olan şeyin adını koymuş oldun. Evet benim bloğun başına gelen şey, tam olarak bu: Format Değişikliği. Hayatım boyunca değişikliklerle savaştım. Savaşmayı sevmiyorum ama, ondan kaçmak benim için daha zor. Yaşama hakkı, sadece değişebilenlerindir. Gözlerinden öperim sevgilerimle.

      Sil
  2. Yaşar abi, format değişmiş ama yazının kalitesi yine aynı ve yüksek. Teşekkürler, bir de diğer yazının silinmiş olmasına üzüldüm, geçmiş olsun.
    Saygılarımla
    Zeynel Sabahattin Bozbey

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgli Zeynel, şu yeni format ile boğuşurken, senden gelen yorum, eksik neşemi yerine getirdi. Altı aydan uzun bir süredir görüşemedik. Dilerim tüm büro iyidir. Tüm arkadaşları merak ediyorum. Kısaca yazarsan memnun olacağım. Bilhassa, Bornova'nın en delikanlı mühendisi lakabını takmış olduğum Funda 'nın sağlık durumunu öncelikle merak ediyorum. Biliyorsun, kendisi benimle kronik hastalık konusunda yarışıyor. Herkese çok selam söyle. Sevgilerimle gözlerinden öpüyorum.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

27 MAYIS CUMA 1960 BORNOVA İZMİR - İLK DARBE

EYLÜL 1965 ALSANCAK İZMİR - LİSE GİRİŞ SINAVI

11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS