17 AĞUSTOS 1999

 Batı ülkeleri pazartesiye mavi rengini uygun görmüştür. Mavi pazartesi derler. Çalışanlar, hafta sonu tatilinden sonra, işe başlamayı bir çeşit isteksizlik ve hüzün zamanı olarak görmüşlerdir. Yaz ortasında, İzmir'in Ağustos sıcaklarında, böyle bir pazartesiyi bitirip, sekize kadar sağda solda sürtmüş, güneşi geceye havale edip, Bornova' ya yani eve doğru yola çıkmıştım. Son yıllarda, haciz yağmuruna bir çare olarak, gün batımı ile doğumu arasındaki zaman dilimi dışında, vaktimi ev dışında geçiriyordum. Bu yaz kış yıllarca sürdü. Yazın, kavurucu İzmir sıcaklarında, en sık uğradığım yerlerden biri de, bu yıl 1 Nisan'da ALS hastalığından kaybettiğim, 1956 yılından beri ara vermeden arkadaşlık etmiş olduğum Yusuf Kocabıyık'tı. İzmir'in Çankaya semtinde, Bit Pazarında Altan Han 4. kattaki bürosunda Mali müşavirlik hizmeti veriyordu. Mesai sonrası buluşup kış ise çay yaz ise koruk şerbeti içiyorduk. İşhanının çaycısı, koruk şerbetini doğrusu çok güzel yapıyordu. Aslında koruk şerbetinin hasını, Yusuf'un annesi Rabia hanım teyze bilirdi. Birçok Bornovalı'da olduğu gibi, onların evinde de yediveren bir asma vardı. Yusuf onun tarifini ezbere bilir. Bir gün bana da yazdırdı. Şimdilerde çay ocaklarında koruk şerbeti satılmıyor. Yazın sıcağında insanın iç hararetini alırdı. Bu lezzet anlatılmaz. Yusuf'un tarifini, hangi kutuya koyduğumu tam hatırlamıyorum. Bulursam blokta yazarım. O mavi pazartesi koruk şerbeti içemedim. Yusuf, birkaç günlüğüne, kendine izin vermiş, ailesi ile birlikte, emekli lise öğretmeni, Boşnak kızı, Gülseren hoca hanımın memleketi Adapazarı'na gitmişti. Hoca hanımın ağabeyi, büyük kızı sayesinde dede olmuştu. İşte onun kutlaması için oradaydılar. Sıcaktan bezgin bir şekilde erkenden yattım. Gece yarısıydı. Yaz kış, sabah saat 5 ye kalkıp traş olur, hafif bir kahvaltı yapıp, evdekileri uyandırmadan, bir gölge gibi sessiz kimselerin olmadığı, Bornova meydanda, Akbank önündeki otobüs durağından, saat 6'da, o dönem Bornova Buca seferi yapan 262 numaralı otobüse binip, İzmir fuar koşu pistine giderdim. Gecenin karanlığında gözlerimi, tavana diktim. Biyolojik saatim, vakit erken diyordu. Sıcaktan sırılsıklam terlemiştim. Pek olmazdı ama böyle durumlarda kalkıp yüzümü yıkardım. O gün de öyle yaptım. Baktım saat 3'e geliyor. Artık yatmayayım dedim, salona gittim. Sanki başım döndü, tansiyonum mu düştü nedir derken sallandığımı hissettim. 1974 İzmir depremindeki gibi. Çok uzun sürdü. Sonra bitti. Bu 1974 İzmir depreminden daha kısa bir süre idi. 45 saniyeymiş. Televizyonu açtım. Yayın yoktu. Oturdum. 1974 depremini düşündüm. İzmir'de yıkılan ev ve kaybedilen birkaç Can aklımın kenarından, geldi geçti. Evden çıktım. Durağa gittim. Epey bir zaman bekledikten sonra, o saatlerde, durağın benim gibi rutin müdavimi Ferhat geldi. Girit göçmeni bir ailenin büyük oğluydu. Montrö civarındaki NATO'ya ait Amerikan pazarında görevliydi. Benden, bir 10 yaş kadar küçüktür. Boyu 2 metreden eni 1 metreden biraz azdır. Abi depremi duydun mu dedi. Duydum bir bilgin var mı diye sordum. İzmit - Adapazarı taraflarında olmuş dedi. Can kaybı ve hasar ile ilgili bilgi yokmuş. Fuardaki koşumu, her zamanki rutinimi, 6,5 - 7,5 arasında eda ettim. Hani derler ya içim bir hoş, işte öyleydim. Her zaman, her sabah, herkese günaydınlar deme şeklimde nasıl bir tatsız havada isem, enerjik havama alışık koşu arkadaşlarımdan bir kaçı, neyin var diye sordu. Deprem dedim, çok uzun sürdü. Kimse pek bir şey bilmiyordu. İnşallah fazla bir kayıp yoktur dileklerimizle vedalaştık. Sonrası tam bir kabustu. Bugün gibi hatırlıyorum.  Nasıl bir felaketti öyle? Yusuf Adapazarı'ndan döndü. O gece yaşadığı cehennemi anlattı. Tebrik etmeye gittiği, genç anne, çocuğunu kurtarmak için yatağından fırlamış, çocuğunu kapıp, kendini, dışarı atacak iken, çöken evin altında kalmış. Ertesi gün, onu bebeği ile birlikte toprağa verip, İzmir'e dönüş yoluna çıkmışlar. Bana bunu, gözleri dolu dolu anlattı. Hatırladıkça gözlerim ıslanır. Tam 21 yıl geçmiş. Ama, bugün gibi dediğim günlerden biridir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

27 MAYIS CUMA 1960 BORNOVA İZMİR - İLK DARBE

EYLÜL 1965 ALSANCAK İZMİR - LİSE GİRİŞ SINAVI

11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS