İEF

 Miladi takvimi kullanıyoruz. Bu takvimde 12 ay var. 7 tanesi 31, 4 tanesi 30, bir tanesi de Cüce Şubat 28 gün çekiyor. İzmir'in miladi takvimi, şaka değil, 13 aya bölünmüş senelerden oluşuyordu. Bu 13. ay 31 çekerdi. Biz ona fuar zamanı diyorduk. Kültür sanat faaliyetinden, ekonomik faaliyetlere kadar tüm yaşam  alanımızda derin etkileri vardı. Öylesine ki; tüccarlar çiftçiden aldıkları malların parasını fuar zamanından önce ya da sonra diye ödeme vaadinde bulunur, yazlıkçılar sayfiye yerlerinden, bilhassa Çeşme'den fuar zamanı döner, okullar fuar zamanından sonra açılır, nikahlar düğünler fuar zamanı fuarda yapılır, Ege'nin diğer illerinden akrabalar fuar zamanı davet edilir, tüm sahne sanatçıları ülkenin bütün şehirlerinden bilhassa da İstanbul'dan fuar zamanı gelir, yerli yabancı turistler fuar zamanı İzmir'de buluşurdu. İzmir'de çocukların öğrendikleri ilk yabancı kelime Fuar Sözcüğü olurdu. Fuar zamanı 20 Ağustos ile 20 Eylül arasıydı. İzmir'in havası bu dönem harika denecek kadar farklı olurdu. Yazın sıcakları hız kesmiş, Hazanın hüzünü henüz çökmemişken, İzmir hakikaten bambaşka bir şehir havasına bürünürdü. Bu 1 ayın girişi büyük bir coşkuyla karşılanır, vedasının buruk tadı dudaklara mühür olurdu. 2015 yılına kadar, benim çocukluğum dahil, yerini ve formatını korudu. Büyük oranda, zamana yenik düşüp, benden bir önce ve bir sonraki neslin anılarında, tatlı bir köşenin sahibi oldu. Bu yıl, Eylül başlarında bir gün, Gaziemir'de 89 yaşına girecek. Yeni mekanını görmedim. Eski mekan'ı İzmir'in göbeğinde 420 dönümden oluşan Kültür Park idi. 84 yılını orada tamamlandıktan sonra, bundan 5 yıl önce Gaziemir deki yerine sürgün oldu. Ona kalıcı olarak veda ettim. Yemin etmedim ama, herhalde gitmem. İzmir enternasyonal fuarından, Fuar İzmir kelimesine evrilen yeni ismi ve yeni mekanı bana bir şey ifade etmiyor. Benim içinde bulunduğum, en az 4 nesil izmirlinin hatırası Kültürpark'ta yaşıyor. Hem, yeni fuar alanının karşısında bir buçuk asırlık İzmir Atatürk Lisesi yok ki. Bir süredir İzmir takviminden 13. ay silindi. Biliyorum, o altınçağ dönmemek üzere gitti. Ben onunla tanıştığım da, 25 yaşında bir delikanlıydı. Filatelistler, fabrika dişli çark grafik resimli kahverengi 25 ve yeşil 45 kuruşluk posta pullarını biliyor olabilirler. Pul biriktirdiğim zamanlarda bende de vardı. Felaket olarak nitelendirdiğim bir sonla biten, 1959 - 1962 sonbahar arasında, 3 yıl süreyle, bir pul koleksiyonu maceram oldu. İçim götürürse, bir yazımda anlatırım. Bu pullar, 20 Ağustos 1956 pazartesi günü, fuarın ilk günü, o yılki fuarın ana teması olan, Kalkınan Türkiye Pavyonunun açılışı hatırası için, ilk gün damgalı zarfı ile beraber, aynı yerde satışa çıkarılmıştı. İlk gün zarfları sınırlı sayıdaydı. Benim koleksiyonumda zarf yoktu. Pullar olaydan 4 yıl sonra elime geçti. İşte o pulların basıldığı gün, öğleden sonra, babam beni alıp İzmir'e götürdü. Bornova ovasındaki bahçemizden, salhaneye yürüdük. Oradan Karşıyaka otobüsü geçerdi.Karşıyaka otobüsleri konağa gitmez, Alsancak garında kalırdı. Babam bunu, bilhassa böyle yapmıştı. Oradan yürüyerek Lozan meydanı'na gittik. Benim İzmir'e ilk gidişimdi. Lozan meydanı ana baba günüydü. Kalabalıktan Alsancak Camii'nden ileri gidemedik. O yıl, İzmir Enternasyonal Fuarı, kapılarını 25. kez İzmir halkına açıyordu. Yanmış, yıkılmış İzmir'in küllerinden doğmuş bu bebek, İzmir'in ilgisi ile, sevgisi ile gelişip, serpilmiş, tüm görenleri kendine hayran bırakan, İzmir'in en yakışıklısı olmuştu. İzmir'in bu önemli günü, ülkenin Başbakanı ve Cumhurbaşkanı dahil, binlerce İzmir ve Egeli'nin katılımıyla idrak edildi. Ben henüz ilk okula başlamamış küçük bir çocuk olarak, kalabalıklardan başka bir şey görmedim. Sadece nutuklardan aklımda kalan, Kalkınan Türkiye isimli bir pavyonun açılacağıydı. 20 Ağustos günü fuara giriş ücretsiz olurdu. 420 dönümlük bu dev Park, 1 ay boyunca mahşer yeri gibi olurdu. O gün de öyleydi. Babam 44 yaşındaydı. Birlikte gittiğimiz ilk ve son geziydi. Ben fuarla ilgili binlerce sayfalık, bir düzine anı kitabı yazabilirim. Ama hiçbirisi, babamla yaşadığımız, içinde acı ve mutsuzluk olmayan, 20 Ağustos 1956 pazartesi, fuarın açılış gününün yerini tutamaz. Hala, aklıma geldikçe, o günün özlemini çekerim.


Yorumlar

  1. Sevgili Yaşar Abim, annem Samsun’lu olduğu için biz de yaz aylarında Samsun’a ve oradaki fuara giderdik. 80’li yıllardı. Çocukluğumun en güzel anılarındandır fuar günleri. Ben büyürken Samsun Fuar küçüldü ve kaybolup bitti. Ah!

    Çocukluğumuzun güzelliklerinin birer birer kaybolması ne acı.

    Benim de rahmetli babamı hatırladığım birçok fuar anım var. Güzel yazı’n bu anılara götürdü beni.

    Selamlar.

    Hüseyin Canbulat

    YanıtlaSil
  2. Rahmetli annem beş çocuğunu alır, Fuar'a götürür kendi Kaskatlı havuzun kenarına şiltesiyle oturur, Göl Gazinosunda sahne alan Zeki Müren'in konserini beklemeye koyulur, bizi de büyük abimin komutasında serbest bırakırdı. Biz de önce illaki, ABD, SSCB ve diğer ülkelerin adeta Sanayi Fuarı pavyonlarını ziyaret eder ve biraz sanayi kültürü edinirdik. Hatta ABD ile SSCB Uzay yarışındaki gösterilerine bu pavyonlarda da devam ederler ve uzaya gönderdikleri araçların model eşlerini sergilerlerdi. İşte İzmirli olmak böyle bir şeydi. Pavyonlardan toğladığımız parlak kuşe broşürlerdeki taze matbaa kokusunu halen hatırlarım.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

27 MAYIS CUMA 1960 BORNOVA İZMİR - İLK DARBE

EYLÜL 1965 ALSANCAK İZMİR - LİSE GİRİŞ SINAVI

11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS