YA TUTARSA

Korkularınızla yatar, kaygılarınızla uyanırsınız. Hayallerinizle yatıp, ümitlerinizle uyandığınız da olur. Hangisi daha ağır basar, ya da sıktır bunu siz dahil kimse tam olarak bilemez. Bu ikisi, öylesine iç içe girmiştir ki, birbirinden ayırmak asla mümkün değildir. İnsan hayatının özeti, daha doğrusu kısa insan hayatının kısa özeti budur. Her ikisinin ortak noktası, onları yok edemeyeceğimiz gerçeğidir. Önemli olan, bunlardan birinin diğerine üstünlük kurup, bütün hayatımızı ele geçirmesine karşı durabilmektir. Zaten, bunların dışındaki zorbalar, hırs, haset, özel komplekslerimiz vs, vs bunların boş bıraktığı yerleri hemen doldurmakta, bunların tam karşısında duran,ve aslında mutluluğumuzun tek kaynağı olabileceklere alan bırakmamaktadır. Bazı insanlar, bunları aşmış olup, hak ettikleri deha seviyesine ulaşmıştır. Hayatım boyunca, en önde gelen iki korkum Şizofreni ve Alzheimer oldu. Ben onlardan korkarken, gerçek hastalığım olan kolitis ülseroza ile yeterince ilgilenemedim. Hiç gelmeyen iki düşmandan korkarken, kalın bağırsağımda yıllarca birlikte yaşadığım hastalık beni ele geçiriyordu. Onu biliyor ancak önemsemiyordum. Ama, önemini ıskalamış olduğum bu hastalık 20 yıl önce, az daha beni öldürüyordu. 50 yıl, Manisa akıl hastanesinde yatmadığı dönemlerde birlikte olduğumuz annem, şizofren, 33 yıl önce ölen babam ise Alzheimer hastasıydı. İlki gençleri, ikincisi yaşlıları hedef alan iki ayrı kabus. Şimdi de, ikincisinin yanına covid-19 eklendi. Hiçbiri olmasa, korkmaktan korkacağız. Korkusu olmayan insan var mıdır? Bazıları geyik muhabbeti tadında; yahu benim neyim var kaybedeceğim, neden korkayım ki vesaire derler. Biz bilemeyebiliriz, ancak hayat yoluna devam edenlerin, kaybetmekten korkacağı, muhakkak ve muhakkak bir şeyler vardır. İşin kötüsü, hayatımız bitmeden bu kabuslarda bitmez. Hayat bir rüya kadar yalandır. Sonu ise, bütün gerçeklerin ötesinde ve hepsinin üstünde bir gerçektir. Mutluluk, korkular zincirinin arasına sıkışmış, nadiren de olsa insan olduğumuzu anladığımız, korkularımızdan sıyrıldığımız, sevgililerimize sarıldığımız, bunu da o anların bittiğinde anladığımız, dünyada yaşanılan cennetlerdir. Bunların yalancısı gerçeğinden çoktur. Bilge odur ki, ikisini birbirinden ayıran. Hep söylerim ve söyleyeceğim, canlılık kainatın yapısına ters bir döngüdür. Kainatın matematiksel çözümü olabilir, insanın yoktur. Çünkü evrenin antitezi olduğu çok belli. İkisinin birlikte oluşu tam bir tezat mucizesi. Anlamaya çalışmak gibi bir lüksüm hiç olmadı. Tek kaygım, uyandığımda, kucağımda bulduğum kaygılarımın kaynaklarıyla, oyunun kuralına uygun bir şekilde savaşmak. Kanaatimce, bunu yapabilen her insan, inanıyorum ki, bu azımsanmayacak bir çoğunluğa tekabül eder, diğer insanlara olan sorumluluk ve borcunu ödemiş olur. Yapamasak da, denemenin bir zararı yok. Eşeğe ters binen sevgili hocamız ne demiş?
Ya tutarsa!

Yorumlar

  1. Yaşar'ım, değerli dostum.
    Güzel yazılarının hepsini okuyorum. Aydınlanıyorum. Gönlüne, emeğine sağlık.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

27 MAYIS CUMA 1960 BORNOVA İZMİR - İLK DARBE

EYLÜL 1965 ALSANCAK İZMİR - LİSE GİRİŞ SINAVI

11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS