DİŞE DiŞ

 Diş, ilk yazılı kanun, Hammurabi metinlerinde geçiyor. Göze göz cümlesine bitişik. Bizden önceki ve bizim nesil diş hekimi nedir kimdir bilmezdi. İzmir- Kemeraltı,1.Beyler, 2.Beyler, 3.Beyler sokağı dışında, birkaç diş hekimi ya vardı ya yoktu. Bunların da tamamı özel muayenehaneydi. Devlet hastanelerinde diş bölümlerinin açılması 1990'lı yılların başlarına rastlar. Bornova'da diş hekimi olarak hatırladığım ilk isim, 1960'lı yılların ortasında, Yurdun Eczanesi'nin üst katında muayenehane açan, diş hekimi Atilla Elbeyli' dir. Yan komşusu Dr. Rüştü Keresteci gibi çok usta bir karışık tavla oyuncusuydu. 1970'li yıllarda tıp fakültesinde okurken, hemen bitişik binanın alt katındaki, bütün Bornova'nın bildiği, Altaylılar kahvesi olarak da bilinen, daracık, derin, eğri büğrü, gün ışığı giremediği için, floresan lambalarının hiç sönmediği Karaahmet'in kahvehanesindeki iddaalı tavla maçlarını izlerdim. Kahvehanede fazla yer tutmaması için sadece iki tavla vardı. Dar girişin sağ tarafında, üst katlara çıkan merdivenin altındaki boşluğa sıkıştırılmıştı. Her ikisi de, hasta beklerken, boş vakitlerini böyle geçiriyordu. Ben de, karışık tavlaya çok ilgiliydim. Bu oyunu diğer kahvelerde sadece yaşlılar biliyordu. Halbuki doktor Beyler orta yaşlıydı ve de muhabbetleri çok tatlıydı. Bir de, meslektaş olacaktık. Bir gün, her ikisine de büro hizmeti veren, Şerif, doktor beyi çağırdı. Hasta gelince haber veren bir müstahdemleri vardı. Şerif'i Bornova yetiştirme yurdundan tanıyordum. Ben 9 Eylül ilkokulu'na başladığımda, onun 5. sınıfta olduğunu hayal meyal hatırlıyorum. O yılın ikinci yarısını hep hasta geçirdiğim için, tam emin değilim. Sınıf arkadaşlarından hayli büyüktü. Belli ki, epey bir sene kaybetmişti. Ama aklımda kalmasına asıl sebep, bir kolunun omuzundan itibaren yokluğu nedeniyle, ceketinin sağ kolunun boşlukta sallanıyor olmasıydı. O kolu katlar çengelli iğne ile tuttururdu. Kolu varken, herhalde, sağ kolunu kullanıyordu. Bu yüzden herhangi bir işte tutunamamış, ancak doktor beylerin muayenehanelerine göz kulak oluyordu. Oradan da emekli oldu. Maç yarım kalınca, doktor beyin ne zaman geleceği belli değil, diş hekimi Atilla bey, onun yerine devam edip edemeyeceğimi sordu. Dr. Rüştü bey kabul eder mi diye sordum. Biz burada böyle uygulamalar yapıyoruz diye cevaplayınca karşısına geçtim. Zarın da yardımı ile 5-2 gerideki oyunu, 6-6 ya getirdim. Son oyuna başlayacaktık ki, omuzuma bir el dokundu, Dr Rüştü bey hastasını muayene edip uğurlamış, yapmış olduğum marsı de başından sonuna kadar izlemiş. Her ikisi de ses çıkarmayınca, arkamdaki doktor beyi fark edememiştim. Hemen kalkıp yerimi değiştirmeye davrandım. Atilla kabul edersen, genç kardeşim devam etsin, maşallah beni aratmıyor dedi. Baktım Atilla bey, üst üste 4 oyun kaybetmekten memnun gözükmüyor. Ustaların arasına girmeyeyim, ben, seyrederek sizden öğrendiğim bu oyunu geliştirmek için, izleyici statümü korumak niyetindeyim deyince her ikisinin de gönlü hoş oldu. Maçı Rüştü abi kaybetti. Keşke biraz daha geç kalsaydım dedi ve çayları ısmarladı. Dostluğumuz böyle başladı. Ben, her ikisine de yedeklik yaparak, güzel zamanlar geçirdim. İnsanların ağzında 0 ile 32 arasında diş var. Herkesin, diş ile ilgili o kadar çok sorunu ve öyküsü var ki. Romanlara konu olur. Benim de, bu konuyla ilgili yazacak en az bir düzine romanım var. Sıra gelirse anlatacağım. Durduk yerde nereden çıktı bu diş, denebilir. Birkaç gün önce, Mehmet, Aydın'dan arayıp, annesine WhatsApp'tan bir fotoğraf atmış. Oğlunun ağız fotoğrafı. Alt çenede, kesici dişlerin hemen ardında, diş etini hafifçe yukarı doğru aşmış, büyükçe bir pirinç cesametinde, 2 adet kalıcı diş gelmekte. Ancak yerine geldikleri süt dişleri sallanmıyor bile. Eğer, onlar çıkmadan büyüme sürdürülürse, kalıcı bir deformite olacak. Tıpkı benim alt çenemde olduğu gibi. Böyle olursa da, çocuk ömrü boyunca tüm tebessümlerini, ağzının içine hapsedecek. Kim çarpık dişlerini göstermek ister? Bir diş hekimine göstermesini salık verdim. Babası konuya el koydu. Haftasonu Aydın'dan İzmir'e gelip, ön iki süt dişini çektirdi. Tabii, dişçi koltuğuna oturmayı gönüllü olarak isteyen kimseyi bulamazsanız. Babası oğlunu ikna etmek için 5 saat dil dökmüş. 6 yaşındaki oğluna gözü gibi bakıyor. Maşallah, böylesine bir baba olmayı kimden öğrendi bilmiyorum. Kendisi, annesinin babası, Talat dedesine  çektiğini düşünüyor. Bana da öyle geliyor. Diş hekimi çok anlayışlı davranmış. Ne de olsa müzisyen. Diş hekimi Sarp Yazıcı, önceleri Bornova Adil Demir sitesindeki muayenehanesinde Özel diş hekimliği icra ediyordu. Şimdilerde muayenehanesini Hatay semtine taşımış. Çeyrek asır önce, henüz talebeyken, Bornova'da, Dungeon adlı barda, Karnival isimli bir grupta gitaristlik yapıyordu.  Mehmet de bu grubun bateristiydi. Sarp Yazıcı'nın babası Hasan Bey'le evvelki yıl tanıştık. 3 yıl boyunca, Geçmişten Tıngırtılar programına katıldığım, Radyo Karavan'ın yani radyonun sahibi Antonio-Ayça Drossa çiftinin yan komşusu. 30 yıl önce tanışmış olduğum, tanışmamış olmakla bir yanımın eksik kalacağından kesin olarak emin olduğum, kadim dostum Hasip Akgül, o güzel gözlerini kimden almıştır diye hep düşünmüşümdür. Ne derler; oğlan dayıya kız halaya çeker. Hasip Akgül, bu sözün sağlamasını yapanlara örnektir. Diş hekimi, Sarp Yazıcı'nın babası Hasan Yazıcı, buralardan kopup giden, sevgili Hasip kardeşimin meğer özbeöz dayısı olurmuş.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

27 MAYIS CUMA 1960 BORNOVA İZMİR - İLK DARBE

EYLÜL 1965 ALSANCAK İZMİR - LİSE GİRİŞ SINAVI

11 NİSAN 2019 BAYRAKLI İZMİR - AYLA ERDURAN VE 1710 YAPIMI STRADİVARİUS